Bütün Hamdler, insana bilmediğini öğreten Mevla Teâlâ hazretlerine mahsustur. Salat ve Selam ise O’nun Habibi ve kâinatın yaratılmasının sebebi olan Muhammed Mustafa (aleyhisselam) ve onun pak olan Âli üzerine olsun.
Bu yazımızda “Müslüman Kimdir? Mümin Kimdir? Müslüman-Mümin Aynı Mıdır? Kafir Ne Demektir? Müşrik Ne Demektir? Münafık kimdir?” başlıklarını inceleyip bunları lügat ve din ıstılahı bakımından ele alacağız. Ayrıca bu konular hakkında varit olan bazı ayet ve hadisler ile de yazımızı desteklemeye çalışacağız.
Müslüman Kimdir?
Müslüman lafzı Farsça bir kelime olup aslen Arapçada bulunan (مسلم) müslim kelimesinden gelmektedir. Bu lafzın masdarı olan (إسلام) İslam lafzı ise lügatte; teslim olmak, boyun eğmek ve itaat etmek gibi manalar taşımaktadır. Din ıstılahında ise; Allah Teâlâ’ya ve O’nun peygamberi olan Muhammed (aleyhisselam)’a itaat etmek, Efendimiz (aleyhisselam)’ın din adına bildirmiş olduğu şeyleri kalp ile tasdik (kabul) edip, dil ile ikrar etmek (söylemek) ve bunları güzel görmektir.[1] Dolayısıyla bunları yapan kişiye de Müslüman denir.
Peygamber Efendimiz aleyhisselam ise bir hadis-i şeriflerinde;
“Hakiki Müslüman; Müslümanların, elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.”[2] buyurmuştur.
Mümin Kimdir?
Lügatte iman; bir şeye inanmak ve bir şeyi doğrulamak demektir. “Bu iş böyledir, şöyledir.” diye hüküm vermektir.[3] Dini ıstılahta ise iman; Efendimiz (aleyhisselam)’ın Allah Teâlâ’dan alıp insanlara tebliğ ettiği kesin olarak bilinen şeylerin tamamına şüphesiz ve kati surette inanmaktır.[4] Buradan yola çıkarak bu iman işini yapan kişiye de mümin denir.
Mevla Teâlâ da bizlere, Kur’an-ı Hakim’de Mümin kimseleri şöyle anlatmaktadır;
“Müminler kesinlikle kurtuluşa ermiştir; ki onlar, namazlarında derin bir saygı hali yaşarlar. Anlamsız, yararsız söz ve davranışlardan uzak dururlar. Zekâtı verirler. İffetlerini korurlar.”[5]
Ayrıca Peygamber Efendimiz (aleyhisselam) da Mümin kimse hakkında;
“Mümin kimse; insanların, can ve malları konusunda kendisinden emin oldukları kimsedir.”[6] buyurmuştur.
Müslüman-Mümin Aynı Mıdır?
İslam ile İman her ne kadar lügat manası itibarı ile birbirlerinden farklı olsalar da din ıstılahı bakımından Ehl-i Sünnet’e göre aralarında bir fark yoktur. Yani İman olmadan İslam, İslam olmadan da İman olmaz. Bu durumda her Müslüman’a Mümin, her Mümin’e de Müslüman denilebilir. Bu iki lafız hakkında farklı hükümler çıkarılamaz.[7]
Kafir Ne Demektir?
Küfür, lügat ve din ıstılahı itibarı ile tam anlamıyla imanın zıddıdır. Bu durumda Kâfir lafzı Allah Teâlâ’yı ve Peygamber (aleyhisselam)’ı inkâr eden kimseye denir. Yani İslam dininin temel taşları, Efendimiz (aleyhisselam)’ın Allah Teâlâ’dan alıp insanlara tebliğ ettiği kesin olan ve zarurât-ı dîniyye diye tabir ettiğimiz şeylerden bir veya birkaçını ya da hepsini inkâr eden kimseye denir. Mesela Allah Teâlâ’nın bir olduğunu, Muhammed (aleyhisselam)’ın peygamber olduğunu veya namazın farz olmasını inkâr eden kişiye kafir denir.
Müşrik Ne Demektir?
Müşrik lafzı lügatte “Eşrake” (أشرك) fiilinden gelip ortak koşan manasındadır. Din ıstılahında ise Allah-u Teâlâ’nın varlığını kabul etmekle birlikte, ona denk olan başka ilah veya ilahların da varlığını kabul eden kimsedir. İşte bu başka ilahları kabul etmeleri açıktan veya gizli olabilir. Ancak bu gizlilik kalplerinde taşıdıkları bir küfrü gizlemek değil; açıkça söyledikleri inançlarında şirkin aşikâr olmayıp gizli olması manasındadır.
Bu durumda müşrikler iki kısma ayrılmaktadır:
Açıktan ve hakikaten müşrik olanlar: Bunlar Allah-u Teâlâ’ya açıkça ortak koşanlardır. Mesela ateşe tapan Mecusiler ya da putlara ve insanlara tapan Vesenîler gibi.
Şirkleri açıkça anlaşılmayıp hakikatte müşrik olanlar: Bunlar ise İslam dinini kabul etmeyip birtakım mucizeleri, özellikle de Kur’an-ı Azîmü’ş-şân’ı inkâr eden, bunları beşerî işlerden sayan, bu itibar ile de insanları Allah Teâlâ’ya ortak koşmuş kimselerdir. Mesela Hristiyanlardan teslis inancında olanlar, Yahudilerden Üzeyir (aleyhisselam)’ın Allah Teâlâ’nın oğlu olduğunu kabul edenler gibi.[8]
Allah-u Teâlâ da Kur’an-ı Kerim’de cahiliyye putperestleri hakkında şöyle demektedir;
“Gerçek şu ki onlara, ‘Gökleri ve yeri kim yarattı?’ diye soracak olsan, tereddüt etmeden ‘Allah’ derler.”[9]
Münafık Nedir?
Münafık lafzı lügatte iki yüzlü, duygu ve düşüncelerini gizleyen manasına gelmektedir. Din ıstılahında ise Allah Teâlâ’nın varlığına ve birliğine, Peygamber Efendimiz (aleyhisselam)’ın peygamberliğine ve O’nun, Allah Teâlâ’dan getirdiklerine inandığını söyleyerek, Müslüman gibi göründüğü halde, aslında bunların hiçbirine inanmayan kimseye denir. Bu kimseler kafir ve müşriklerden daha beterdirler. Çünkü kafir veya müşrik olan kimsenin iç dışı birdir. Hangi tarafta olduğu bellidir. Ancak münafık olan kimsenin içi farklı, dışı farklıdır. Müslümanlardan göründüğü için zararları daha büyüktür.
Nitekim Mevla Teâlâ Hazretleri de Kur’an-ı Mecidi’nde bu hakir kimseler hakkında şöyle buyurmuştur;
“Şüphe yok ki münafıklar cehennemin en alt katındadırlar; artık onlara asla bir yardımcı bulamazsın.”[10]
Peygamber Efendimiz (aleyhisselam) ise bu sefil olan münafıkların özelliklerini şu şekilde ifade etmiştir;
“Münafığın alâmeti üçtür: Konuştuğunda yalan söyler, kendisine bir şey emanet edildiğinde ihanet eder, söz verdiği zaman sözünde durmaz.”[11] Netice: Yukarıda anlattıklarımızdan da anlaşılacağı üzere insanlar inanç bakımından 4 kısımdır. Bunlar Müslüman, kafir, müşrik ve münafıktır. Bu kısımların en üstünü ve Allah Teâlâ’nın katında makbul olanı şüphesiz ki Müslümanlıktır. Bunlardan en aşağı mertebede olanı ise münafıklıktır. Çünkü yukarıda da belirttiğimiz gibi kafir ya da müşrik olan kişinin neye inandığı veya amacı bellidir. Ancak münafık olan kişinin neye inandığı veya amacının ne olduğu belli değildir. Dışarıdan bakıldığında Müslüman gibi görünür ancak kalbinde imandan eser yoktur. Tabiri caizse münafıklık, tam bir iki yüzlülüktür. Bundan dolayı da en aşağı mertebedir. Mevla Teâlâ bizleri böyle bir duruma düşmekten ve bunların şerrinden muhafaza
[1] Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, İsmailağa Yayınları, 9.
[2] Buhârî, (10).
[3] Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, Bilmen Yayınevi, 8.
[4] Ömer Nasuhi Bilmen, Muvazzah İlmi Kelam, Semerkand, 106.
[5] Mü’minûn, (1-5).
[6] Tirmizî, (2627).
[7] Ömer Nasuhi Bilmen, Muvazzah İlmi Kelam, Semerkand, 107.
[8] Ömer Nasuhi Bilmen, Kur’an-ı Kerim’in Türkçe Meali Âlisi ve Tefsiri, Bilmen Yayınevi, I, 224.
[9] Zümer, (38).
[10] Nisâ, (145).
[11] Buhârî, (33).