Allah’ın Kadîm ve Bâkî Olması Ne Demektir?

Kadim kelimesi, lügatta “eski olmak, önce olmak” gibi manalara gelen “kıdem” kökünden türemiş olup, “eski ve önce olan şey” demektir. [1] Kuran-ı Kerim’de birkaç yerde lügavî manada kullanılmıştır. [2]

Bâkî kelimesi de lügatta “kalmak, devam etmek” gibi manalara gelen “bekâ” kökünden türemiş olup, “kalan ve devam eden şey”e söylenir. [3]

Kelam ıstılahında ise kadim kelimesi Allah’a ﷻ isnat edildiği zamanda, “onun varlığının yokluk geçirmemiş olması”, bâkî kelimesi Allah’a ﷻ isnat edildiği zaman ise “onun varlığının yokluk geçirmeyecek olması” manası kastedilir. [4]

Bunun açıklaması şöyledir ki; İslam inancına göre Allah ﷻ vaciptir. Yani akıl, onun yokluğunu düşünemez. Yokluğu imkânsız olan bir zatın, elbette ki başı ve sonu olmayacaktır. İşte onun yokluğunun imkânsız oluşu, geçmişe nispetle “kadîm olmak” iken, geleceğe nispetle ise “bâkî olmak”tır.

Hâsıl-ı kelam, kıdem ve beka sıfatları, farklı yönden aynı manayı ifade eden iki sıfattır. Biri geçmiş zaman yönüyle, diğeri gelecek zaman yönüyle olsa da her ikisi “Allah’ın ﷻ yok olmasının imkânsız” olduğunu ifade eder. [5]

Son olarak da şu bilinmelidir ki, Allah’ın ﷻ zatı kadim ve bâkî olduğu gibi, bütün sıfatları da kadimdir ve bâkîdir. Yani Allah ﷻ, hiçbir sıfatını sonradan kazanmamış, ya da kaybetmemiştir. Zira bu eksikliği ve muhtaçlığı gösterir. Allah ﷻ ise bunlardan münezzehtir.

Allah azze ve cellenin kadim ve baki olmasının hikmet boyutu:

Hiç şüphesiz varlığının bir başlangıcı olan şeyin varlığını başlatan irade, kudret, ilim sahibi bir olmalıdır. Şayet biz Allah azze ve cellenin varlığının bir başlangıcı olduğunu düşünecek olursak onu var eden bir yaratıcının olduğunu söylemek zorunda kalırız. Bu ise aklen muhal olan teselelsüle götürecektir. Kadim olan bir şeyin Baki olması da zorunlu olacaktır. Çünkü varlığı kendisinden olan şeyin yokluğu bir başkası tarafından olması mümkün değildir. 

KAYNAKÇA

[1] Ebû Bekir Muhammed er-Râzî, Muhtâru’s-Sıhâh, Dâru’l-Feyhâ, Baskı: 1, s. 359.

[2]  Bkz. Yusuf 95; Yasin 39.

[3] Ebû Bekir Muhammed er-Râzî, Muhtâru’s-Sıhâh, Dâru’l-Feyhâ, Baskı: 1, s. 56.

[4] Ebû Hâmid el-Gazâlî, el-İktisâd fi’l-İ’tikâd, Dâru’l-Minhâc, Baskı: 2, s. 143.

[5] Fahruddîn er-Râzî, el-Erbaîn, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Baskı: 1, s. 92.

Hakkında MEŞİHAT

Dini soruların cevap kapısı. İslam'a dair tüm sorularınızı Whatsapp aracılığıyla bize sorabilir; arama kısmından sitemizdeki yüzlerce cevaba ulaşabilirsiniz.