Bizleri yoktan var eden, bizlere sayısız nimetler bahşeden ve “Onların mallarından sadaka (zekât) al”[1] buyurarak verdiği nimetlerden mal nimetinin çok az bir kısmının infak edilmesini emreden Allah Teâlâ’ya sonsuz hamdü senalar olsun. Böylece dinin temellerinden ve İslam’ın beş şartından biri olma unvanına kavuşan zekat ibadetini, bu yazımızda genel anlamda ele almaya çalışacağız.
Zekat Kelimesinin Manası
Zekât, lugatta temizlik, bereket ve çoğalma manalarına gelir. İslâm dininde ise bir malın, belli bir miktarını, malı elde ettikten belli bir zaman sonra, Allah Teâlâ’nın Kur’an-ı Kerim’de beyan ettiği sınıflara, Allah ﷻ rızası için fakire temlik etmek (mülkiyetine geçirmek)tir. Bir diğer ıstılahta ise zekât, fakire temlik edilen mal manasında kullanılır. Kur’an’ı kerimde geçen zekât ifadeleri hep bu ikinci manada kullanılmıştır. Nitekim Allah Teâlâ, Kur’an’ı Kerim’in birçok yerinde “Zekâtı verin!”[2] buyurmuştur. Şüphesiz burada Allah Teâlâ’nın verilmesini emrettiği şey maldır. Fakihlerin ıstılahında ise zekât, yukarıda zikredilen ilk manada kullanılmaktadır. Yani onlara göre zekât; fakire temlik etme işleminin adıdır.
Zekat, kulların kulluktaki sadakatlerini gösterir. Bu yönüyle zekâta “sadaka” ismi de verilmiştir. Ancak sadaka tabiri zekâttan daha kapsamlıdır. Farzları, vacipleri ve nafilelerin hepsini içine alır. Zekât ise sahibi tarafından meşru yollardan kazanılmış mallardan alınıp layık olanlara verilmekten ibaret olan farz bir ibadettir.
Kur’an ve sünnette zekât, çoğunlukla namazla birlikte zikredilir. Bu da İslam’ın kemalinin, bu iki temel ibadetin hakkıyla ifa edilmesine bağlı olduğunu gösterir. Nitekim Kur’an’ın ifadesine göre zekât vermek; kurtuluşa erecek olan, iman ve takva sahibi salih kulların özelliklerindendir.[3] Zekâtın Allah ﷻ katındaki değerini bilen ve kurtuluşa ermek isteyen müminler zekâtlarını verirler ve dünyada safa sürmek için değil zekât verebilmek için çalışıp zengin olmak isterler.
Zekat, fakirin hakkı olduğu gibi zengin açısından da malın kiridir. Onu vermek kişinin maddi ve manevi varlığını temizleme ve arındırmayı sağlar, o verilmediği zaman mal kirli ve pis kalmış olur.
Zekât Ne Zaman Farz Olmuştur?
Zekâtın ne zaman farz kılındığı hususunda ihtilaf olmasıyla birlikte müfessirlerin çoğunun tercih ettiği ve genel kabul gören görüşe göre zekât, hicretin 2. Yılında Medine’de farz kılınmış ve İslam’ın beş şartı arasında yerini almıştır.
Zekâtın hicretten sonra Medine’de farz kılındığını gösteren delillerden biri de S’ad bin Ubâde (Radıyallahu anh)’dan rivayet edilen şu hadisi şeriftir: “Peygamber ﷺ zekât farz kılınmadan önce bize fıtır sadakası vermeyi emretti. Zekât farz kılındıktan sonra bize fıtır sadakası vermeyi ne emretti ne de yasakladı ve biz onu vermeye devam ettik”.[4] Bu hadisten anlaşıldığı üzere fıtır sadakası zekâttan önce emredilmiştir. Fıtır sadakası ise ramazan orucunun farz kılınmasından sonra emredilmiştir. Zira fıtır sadakasının bir diğer ismi de ramazan sadakasıdır, yani ramazan ayı orucu tutulduktan sonra gelen bayramda verilen sadakanın ismidir. Ramazan orucunun farz kılındığını beyan eden ayet ise Efendimiz ﷺ’in Medine’ye hicretinden 18 ay sonra şaban ayında nazil olmuştur. O halde zekât, fıtır sadakasından sonra yani hicretin 2. Yılında farz kılınmıştır. Netice olarak hicretin 2. Yılında önce oruç daha sonra fıtır sadakası ve onun akabinde zekât emredilmiştir.[5]
Şunu da bilmek lazımdır ki; elbette Mekke döneminde de kişiye vacip olan bazı sadakalar vardı ve o dönemde de fakirleri gözetmek emrediliyordu. Nitekim Mekke döneminde nazil olan bazı ayetlerde infak emredilmiştir. Misal olarak, Mekke döneminde nazil olan Fussilet suresinin 7. ayetinde Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “O müşrikler ki onlar zekâtı vermezler ve ahireti de inkâr ederler”. Ancak şartları, nisabı ve oranı bulunan zekât, Medine’de emredilmiş ve daha önce emredilen zekât ve sadakalar neshedilmiştir. Tıpkı namaz da böyledir. Şöyle ki Peygamber ﷺ’in peygamber olarak gönderildiği ilk dönemlerde namaz, güneş doğmadan ve batmadan önce kılınmak üzere iki vakit olarak farz kılınmıştı. Fakat miraç gecesinde Allah Teâlâ, Müslümanlara beş vakit namazı farz kıldı ve onlara namazın şart ve rükünlerini tafsilatı ile beyan etti. Yani zekâtın aslı Medine döneminden önce de vardı ancak Medine’de daha tafsilatlı olarak ve bazı şartlara bağlı olarak farz kılınmış oldu. [6]
Zekat Hakkında Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şerifler
Zekât Hakkında birçok Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şerifler varit olmuştur. Biz burada bunlardan birkaçını zikredeceğiz.
Zekât Hakkında Ayeti Kerimeler
Kur’an’da zekât kelimesi otuz yerde geçmekte ve bunların yirmi yedisinde namazla birlikte zikredilmektedir. Bunlardan bazıları şöyledir:
Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, rükû edenlerle beraber siz de rükû edin. [7]
Onların mallarından sadaka al ki, onunla kendilerini temizlersin, tertemiz edersin. Bir de haklarında hayır dua et. Çünkü senin duan kalplerini yatıştırır. Allah işitendir, bilendir. [8]
Zekatlar; Allah’tan bir farz olarak yoksullara, düşkünlere, onu toplayan memurlara, kalpleri Müslümanlığa ısındırılacaklara verilir; kölelerin, borçluların, Allah yolunda olanların ve yolda kalanların uğrunda sarf edilir. Allah her şeyi bilendir ve hikmet sahibidir.[9]
Onlar zekâtı vermezler; ahireti inkâr edenler de onlardır. [10]
Oysa onlar, doğruya yönelerek, dini yalnız Allah’a has kılarak O’na kulluk etmek, namazı kılmak ve zekâtı vermekle emrolunmuşlardı. İşte dosdoğru olan din budur.[11]
Nerede olursam olayım, O beni mübarek kıldı; yaşadığım sürece bana namazı ve zekâtı emretti.[12]
Altın ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar var ya; işte onları pek acıklı bir azapla müjdele! O gün o altın ve gümüşlerin üstü cehennem ateşinde kızdırılacak da bunlarla alınları, yanları ve sırtları dağlanacak, (onlara): “İşte bu kendi canınız için saklayıp biriktirdiğiniz şeydir. Haydi şimdi tadın bakalım şu biriktirdiğiniz şeyin tadını!” denilecek.[13]
Zekat ile İlgili Hadisler
Peygamberimiz ﷺ’den zekâtla alakalı birçok hadisi şerif varit olmuştur. Efendimiz bu hadisi şeriflerde zekâtın farz olduğunu, hikmetini, zekâtla alakalı her türlü şartı ve zekât vermeyenlerin cezasını beyan etmiştir. Biz burada özetle birkaç hadisi şerif nakledeceğiz:
Zekât İslam’ın beş şartından biridir…
İbni Ömer (radıyallahu anhüma)‘dan rivayet edildiğine göre Resûlullah ﷺ şöyle buyurdu:
“İslam dini şu beş temel üzerine kurulmuştur: Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed Mustafa’nın Allah’ın elçisi olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, hacca gitmek ve ramazan orucunu tutmak.” [14]
İbni Abbas (radıyallahu anhüma)‘dan rivayet edildiğine göre Peygamber ﷺ, Muaz (radıyallahu anh)’ı Yemen’e (vali olarak) göndereceği vakit ona şu talimatı vermiştir
“Onları önce Allah’tan başka ilah olmadığına ve benim, Allah’ın elçisi olduğuma şehadet getirmeye davet et. Eğer bu hususta sana itaat ederlerse, Allah’ın, onlara günde beş vakit namazı farz kıldığını bildir. Şayet bu noktada da sana itaat ederlerse, zenginlerinden alınıp fakirlerine verilecek olan zekâtı Allah’ın onlara farz kıldığını bildir.” [15]
Zekât vermeyenlerin cezası…
Ebu Hureyre (radıyallahu anh)’dan nakledilen bir hadise göre Peygamber ﷺ şöyle buyurmuştur:
“Allah Teâlâ kime mal verir de o kişi zekâtını ödemezse; kıyamet günü o mal, çok zehirli bir yılan suretine çevrilir. Bu yılanın iki gözü üstünde iki nokta vardır. Bu yılan kıyamet gününde mal sahibinin boynuna gerdanlık yapılır sonra yılan ağzıyla o kişinin çenesinin iki tarafını yakalar ve sonra der ki; ben senin malınım, ben senin hazinenim.”[16]
Zekat verilince borç ödenmiş olur…
Ebu Hureyre (radıyallahu anh)’dan nakledilen bir hadise göre Peygamber ﷺ şöyle buyurmuştur:
“Malının zekâtını verdiğin zaman üzerinde olan borcunu ödemiş olursun.” [17]
Zekat Kimlere Farzdır?
Zekâtın kişiye farz olması için birtakım şartlar aranmaktadır. İşte bu şartlar, mükellef açısından zekâtın şartları ve mal açısından zekâtın şartları olmak üzere iki başlık altında zikredilecektir.
1.Mükellef Açısından Zekâtın Şartları Nelerdir?
a. Müslüman Olmak
Kur’an ve Sünnet’te bulunan zekât ve sadaka ile ilgili emirler Müslümanlara yöneliktir. Zira zekât ve sadaka ibadettir. Kafirler ise ibadet ve amelden önce imanla yükümlüdür. Nitekim Peygamberimiz ﷺ hayatı boyunca kafirleri önce imana çağırmış, şayet kabul ederlerse namaz ve zekât gibi ibadetlerle yükümlü olduklarını belirtmiştir.
b. Akıllı ve Buluğ Çağına Ulaşmış Olmak
Çocuk veya deli olanlar, kendilerine ibadetlerin farz veya vacip yoluyla yönelmesine ehil olmadıklarından zekâtla yükümlü değillerdir. Öşrün yani toprak mahsullerindeki zekâtın, çocuğun ve delinin mallarından verilmesinin gerekliliği ise öşürde, ibadet tarafından çok mali yükümlülük (vergi) tarafının ağır basmasıdır. [18]
c. Hür Olmak
Zekâtın farz olmasının şartlarından birisi de mülkiyet olduğundan, köle zekât vermekle yükümlü değildir. Çünkü kölenin sahip olduğu mallar efendisine aittir. Bu nedenle kölenin efendisi o malların zekâtını vermekle yükümlüdür. [19]
2.Mal Açısından Zekâtın Şartları Nelerdir?
a. Tam Mülkiyet
Tam mülkiyetten maksat, malın mülkiyetinin kişiye ait olmasıyla beraber o malın kişinin elinin altında bulunması ve menfaatinden istifade edebilmesidir. Buna göre kişinin kaybedip bulamadığı, denize düşürdüğü veya zorba kişiler tarafından elinden alınıp tasarruftan alıkonulduğu mallarından zekât gerekmeyecektir.[20]
b. Malın Artıcı Olması (Nema)
Lugatta; büyümek, artmak ve çoğalmak manalarına gelen “Nema”, terim olarak hakiki ve hükmî olmak üzere ikiye ayrılır. Hakiki nema malın gerçek anlamda artışını ifade eder. Ticaret malları ve sâime[21] hayvanlar bu kısma dahildirler. Hükmî nema ise bir malın haddi zatında artma ve çoğalma özelliğine sahip olması demektir. Altın, gümüş ve paralar böyledir.
c. Asli İhtiyaçlardan ve Borçlardan Fazla Olması
Asli ihtiyaçlar; insanın hayatını devam ettirebilmek için muhtaç olduğu şeylerdir. Asli ihtiyaçlardan fazla olmayan yani kişinin kendisine muhtaç olduğu malla insan zengin sayılmaz. Halbuki Allah Teâlâ, zekâtı zengine farz kılmıştır. O halde sadece asli ihtiyaçlarına sahip olan kimse zekât vermekle yükümlü değildir. Aynı şekilde borcundan fazla malı olmayan kişi de böyledir. Çünkü kişinin zimmetini borçtan temizlemesi en önemli ihtiyaçlarındandır.[22]
d. Nisaba Ulaşmış Olması
Nisap, zenginlik ölçüsü demektir. Bir malda zekat gerekmesi için şeriat tarafından o mala takdir edilen nisaba ulaşması şarttır. Mallardaki nisap miktarlarını kısaca zikredelim:
Altının nisabı: 96 gram,
Gümüşün nisabı: 636 gram, [23]
Devenin nisabı: 5,
Sığırın nisabı: 30,
Davarın nisabı: 40 adettir.
Menkul ve gayri menkul ticaret mallarının nisabı altın üzerinden hesaplanır. Yani 96 gram altın değerine ulaştıklarında zekat farz olur.
e. Malın Üzerinden Bir Hicrî Yıl Geçmesi
Bir malın zekâta tabi olması için üzerinden bir hicrî (kamerî) yıl geçmesi şarttır. Zira bu konuda birçok sahabeden şöyle rivayet olunmuştur: “Bir malın üzerinden bir yıl geçmediği sürece o malda zekât yoktur.” [24]
Zekât Kimlere Verilir?
Zekat şu 7 sınıfa verilir:
1. Fakirler: asli ihtiyaçlarından fazla nisap miktarı malı bulunmayan kimse
2. Miskinler: hiçbir malı bulunmayan kimse
3. Zekât memurları
4. Mücahitler
5. Mükâtep köleler[25]
6. Fakir olan borçlular
7. Yolda kalmış olan kişiler
Bu sınıfların tamamı fakirlik ve ihtiyaç sebebi ile zekat verilecek kimseler olmuşlardır. Dolaysıyla zekât memuru hariç bu sınıfların zengin olanlarına zekât verilmesi caiz değildir. [26]
Zekat ibadeti hakkındaki diğer makalelerimizi buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.
KAYNAKLAR
[1] Tevbe, 103.
[2] Bakara, 43.
[3] Mü’minûn, 1-4.
[4] Süneni Nesai, 2506.
[5] İbn Hacer el-Askalânî, Fethu’l-Bârî, Dâru’l-M’arife, 3/266-267; İbn hacer el-Askalânî, et-Telhîsu’l-Habîr, Mevkı’ul-Mektebe er-Rakamiyye, 4/238.
[6] Tefsir’u ibni Kesîr, Dâru Tayyibe, 7/164; Âlûsî, Ruhu’l-Meânî, Dâru ihyâi’t-Türâsi’l-Arabî,24/ 98-99.
[7] Bakara, 43.
[8] Tevbe, 103.
[9] Tevbe, 60.
[10]Fussilet, 7.
[11] Beyyine, 5.
[12] Meryem, 31.
[13] Tevbe, 33-34.
[14] Buhari, 8; Müslim, 21.
[15] Buhari, 1395.
[16] Buhari, 1403.
[17] Tirmizî, 618.
[18] Kâsânî, Bedâiu’s-Sanâi, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, II, 4-5.
[19] Kâsânî, a.g.e., II, 6.
[20] a.g.e., II, 9.
[21] Sâime: senenin çoğunu meralarda otlayarak geçiren hayvan.
[22] Mevsılî, el-İhtiyar, Matbaatü’l-Halebî, I, 100.
[23] Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, Yasin Yayınevi, 430.
[24] Ebu Bekir İbni Şeybe, Musannefü İbni Şeybe, Dâru’l-Kıble, 10314-10324.
[25] Mükâtep köle: bir bedel karşılığında hürriyetini elde edebilmek için efendisiyle anlaşma yapan köle.
[26] Mevsılî, el-İhtiyar, Matbaatü’l-Halebî, I, 118-119.
3 Yorumlar
Pingback: Zekât Taksitle Parça Parça Ödenebilir Mi? - Meşihat
Pingback: Altının Zekâtı Hangi Ayar Üzerinden Hesap Edilmelidir? - Meşihat
Pingback: Belirli bir kimseye verilmek üzere emanet edilen zekât, başka birine verilebilir mi? - Meşihat