İman Nedir? İmanın Şartları Nelerdir?

İnsan, başıboş değil bilakis bir amaca binaen yaratılmıştır. Bu amaç insanın fıtratında yerleşik olan din ihtiyacıdır. İnsanı bu fıtrat üzere yaratan Allah ﷻ katında da makbul olan din yalnızca İslam dinidir.[1] O halde akıl sahibi her insana gereken yaratılış vazifesini yerine getirmek, iman etmektir. Biz de bu yazımızda imanın ne olduğunu ve nasıl olması gerektiğini işleyeceğiz.

İman

İmanın tarifi, birbiriyle bağlantılı olan iki yönden ele alınır: lugat ve ıstılah.

Lugatta iman, bir şeye inanmak ve bir şeyi doğrulamak demektir. “Bu iş böyledir, şöyledir.” diye hüküm vermektir.[2]

Dini ıstılahta ise iman, Efendimizin ﷺ Allah Teâlâ’dan alıp insanlara tebliğ ettiği kesin olarak bilinen şeylerin tamamına şüphesiz ve kati surette inanmaktır.[3]

Anlaşılacağı üzere iman kalbi bir fiildir. Dil ile ikrar edilmesi ise ancak kalpte bu imanın var olduğuna bir işaret mesabesinde olacaktır.

Efendimizin ﷺ mucizeleri bize göstermiştir ki, O her ne tebliğ etmiş ise Allah’tan ﷻ alıp bildirmiştir. Kur’an-ı Kerim’de de bildirildiği üzere gündelik konuşmaları dışında her kelamı Allah’tan ﷻ gelen bir vahye dayanmaktadır.[4] O halde bize dinin kanunları olarak bildireceği her şey, Allah Teâlâ’dan gelen bir iman esası olup inanılması zorunlu olacaktır.

İmanın Kısımları

İman, kendisine inanılan şeyler itibarı ile iki kısma ayrılır: icmali ve tafsili.

İcmali iman: Efendimizin ﷺ tebliğ ettiği şeylerin tamamının doğru olduğuna inanmaktır.

Tafsili iman: Efendimizin ﷺ tebliğ ettiği şeyleri, ayrı ayrı bilip tasdik etmektir.

İslam dinine girmek isteyen kişi için öncelikle icmali iman, sonrasında ise dinin hükümlerini bir bir öğrenip bunlara tafsili şekilde iman etmesi gerekir. Fakat küfürden kurtulmak için sadece icmali iman da yeterli olacaktır. Mesela bir gayrimüslim “Hazreti Muhammed’in tebliğ ettiği şeylerin tamamı haktır.” diyerek icmali şekilde iman etmiş ve İslam dinine girmiş olur.[5]

İmanın Şartları

İmanın şartları bilinmeden önce bu maddelerin neden bu şekilde isimlendirildiklerini bilmek gerekir.

Şart; bir şeyin meydana gelmesi için bulunması gereken unsurlara denir.

İslam dininde de imanın geçerli sayılması, belki imanın meydana gelebilmesi için belli unsurlar vardır. Bu unsurların herhangi birine inanmaksızın iman geçerli olmayacağından, bu unsurlar “İmanın Şartları” diye isimlendirilmiştir. Efendimiz ﷺ de bu şartları, Cebrail (aleyhisselam)’ın kendisine yönelttiği “iman nedir?” sorusuna cevaben şöyle sıralamıştır:

أن تؤمن بالله وملائكته وكتابه ولقائه ورسله وتؤمن بالبعث وتؤمن بالقدر كله

“(İman) Allah’a, meleklerine, kitabına, Allah’a kavuşacağına, peygamberlerine, öldükten sonra diriltileceğine ve her yönüyle kadere inanmandır.”[6]Allah’a ﷻ İman

Allah’a ﷻ iman etmek, O’nun; varlığına, bir olduğuna, hiçbir şeye muhtaç olmadığına, herhangi bir şekilde kendisine eksiklik getirecek her türlü şeyden beri olduğuna ve her türlü kemal (üstünlük) vasıflarının kendisinde bulunduğuna inanmak ile mümkündür. Nitekim Allah Teâlâ, Kur’an-ı Kerimde kendisini vasıflarken şöyle buyurmuştur:

قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌۚ اَللّٰهُ الصَّمَدُۚ لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْۙ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُواً اَحَدٌ

“De ki: O, Allah birdir. Allah sameddir (her şeyden ihtiyaçsızdır). O, doğurmamış ve doğmamıştır. Onun hiçbir dengi yoktur.”[7]

Meleklere İman

Melekler, Allah’ın ﷻ belli vazifeleri yerine getirmeleri için yaratmış olduğu nurani varlıklardır. Melekler, insanların varlıklarını sürdürebilmesi için muhtaç olduğu; yeme, içme ve bunun gibi şeylere ihtiyaç duymazlar. Yine melekler erkeklik ve dişilik ile vasıflanmazlar. Meleklere iman, yukarıda zikrettiğimiz hadisi şeriften de anlaşılacağı üzere imanın bir şartı sayılmıştır. Öyle ki Allah ﷻ, meleklere düşmanlığı imandan çıkma sebeplerinden biri olarak zikretmiştir:

مَنْ كَانَ عَدُواًّ لِلّٰهِ وَمَلٰٓئِكَتِهٖ وَرُسُلِهٖ وَجِبْرٖيلَ وَمٖيكَالَ فَاِنَّ اللّٰهَ عَدُوٌّ لِلْكَافِرٖينَ

Kim, Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail’e ve Mikâil’e düşman olursa bilsin ki Allah da inkârcı kâfirlerin düşmanıdır.[8]

Nasıl ki meleklerin tamamına, genel olarak iman gerekli ise, özellikle Allah’ın ﷻ -tıpkı insanlar arasından bazılarını seçtiği gibi- onların aralarından seçtiği dört büyük meleğe de hususi olarak iman etmek gereklidir.

Bu büyük melekler;

Allah ﷻ ile peygamberleri arasında aracılık yapmak ile vazifeli olan ‘Cebrail/Cibril’ (aleyhisselam),[9]

Ecelleri geldiği vakit insanların ruhlarını bedenlerinden çıkarmak ile vazifeli olan ‘Ölüm meleği’,[10]

Tabiat olaylarının tedbiri ile vazifeli olan ‘Mikail’ (aleyhisselam),[11]

Kıyamet saati geldiği vakit Allah’ın ﷻ emri ile “Sûr” denilen boruya üfleyerek yıkım sürecini ve sonrasında tekrardan üfleyerek diriliş sürecini başlatmak ile vazifeli olan ‘İsrafil’ (aleyhisselam) dır.[12]

Bunların dışında da Allah’ın ﷻ ‘Kirâmen Kâtibîn, Münker ve Nekîr, Rıdvan, Malik ve Hafaza melekleri gibi farklı vazifelerle yükümlü kıldığı, isimlerini bildiğimiz ve bilemediğimiz birçok melekleri vardır.

Kitaplara İman

Kitaplardan maksat, Allah’ın ﷻ yeryüzündeki kanunlarını ve diğer bazı şeyleri beyan etmek için, meleklerin büyüklerinden olan Cebrail (aleyhisselam) aracılığı ile peygamberlerine bildirdiği ilahi kanunlardır. Bu kitaplara inanmanın zorunluluğu da yine Kur’an’da geçmesinden mütevellittir.[13]

Allah Teâlâ, Kur’an’da kitaplar ile alakalı olarak şöyle buyurmuştur:

نَزَّلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَاَنْزَلَ التَّوْرٰيةَ وَالْاِنْجٖيلَۙ *مِنْ قَبْلُ هُدًى لِلنَّاسِ وَاَنْزَلَ الْفُرْقَانَؕ اِنَّ الَّذٖينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِ اللّٰهِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدٖيدٌؕ وَاللّٰهُ عَزٖيزٌ ذُو انْتِقَام

“(O Allah) sana kitabı (Kur’an’ı), gerçeğin ta kendisi ve öncekileri doğrulayıcı olarak indirmiştir; daha önce insanlara doğru yolu göstermek üzere Tevrat ve İncil’i indirmişti; Furkan’ı da indirdi. Bilinmeli ki Allah’ın ayetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah suçlunun hakkından gelen mutlak güç sahibidir.[14]

Bu kitaplar;

Efendimize ﷺ gönderilen      : Kur’an-ı Kerim,

Hz. İsa’ya gönderilen             : İncil,

Hz. Musa’ya gönderilen         : Tevrat,

Hz. Davut’a gönderilen          : Zebur’dur.

Bilinmesi gereken önemli noktalardan biri de şudur ki, kaynaklarda meşhur olduğu üzere Kur’an-ı Kerim’den önceki üç kitap tahrife uğramış, yani içeriklerine müdahale edilerek değiştirilmiştir. Dolayısıyla imanın şartı kabul edilen ‘kitaplara iman’; bu dört kitabın asıllarına -ilk gönderildikleri haline- inanmaktır. Şu da bilinmelidir ki; Kur’an-ı Kerim’in gönderilmesiyle beraber diğer kitapların hükmü kaldırılmış ve bütün Müslümanlar Kur’an-ı Kerim’in içeriği ile amel etmekle yükümlü kılınmıştır.

Ahirete İman

Lugat itibari ile ahiret, “son” demektir. Dünyadan sonra mahlukatın son durağı olduğundan dolayı bu isim ile isimlendirilmiştir.

Ahiret, insanların yaptıkları amellerin karşılıklarını görecekleri âlemdir. Ahiret, cennet, cehennem, sırat, mizan, mahşer ve hesabın içinde bulunduğu diyara verilen isimdir.[15]  Bu da inanılması gereken esaslardan birisidir.

Nitekim Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerimde:

وَبِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ

“Ve (O müminler) ahirete kesin şekilde inanırlar.”[16]

Peygamberlere İman

Peygamberler, Allah’ın ﷻ insanlara hükümlerini bildirmek amacıyla aralarından seçtiği ve kendilerini diğer insanlardan ayrıcalıklı kıldığı kullarıdır.

Peygamberlere iman, Kur’an-ı Kerim’de ve Efendimizin ﷺ hadis-i şeriflerinde ismi zikredilen ve daha başka Efendimize ﷺ dahi bildirilmemiş, sayısı meçhul olan peygamberlerin tamamının Allah’ın ﷻ elçileri olduğuna inanmaktır. Bu hususu Allah ﷻ şöyle ifade etmiştir:

وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا رُسُلًا مِنْ قَبْلِكَ مِنْهُمْ مَنْ قَصَصْنَا عَلَيْكَ وَمِنْهُمْ مَنْ لَمْ نَقْصُصْ عَلَيْكَۜ وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ اَنْ يَأْتِيَ بِاٰيَةٍ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِۚ فَاِذَا جَٓاءَ اَمْرُ اللّٰهِ قُضِيَ بِالْحَقِّ وَخَسِرَ هُنَالِكَ الْمُبْطِلُونَ۟

“Andolsun, senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan sana anlattıklarımız da var, anlatmadıklarımız da var. Hiçbir peygamber, Allah’ın izni olmadan bir mûcize getiremez. Allah’ın emri gelince de hak yerine getirilir. İşte o zaman bunu batıl sayanlar hüsrana uğrarlar.”[17]

Kur’an-ı Kerimde toplam 25 peygamberin ismi geçmektedir.

Bunlar:

Hz. Âdem, Hz. İdris, Hz. Nuh, Hz. Salih, Hz. Hud, Hz. İbrahim, Hz. Lut, Hz. İsmail, Hz. İshak, Hz. Eyüp, Hz. Yusuf, Hz. Yakup, Hz. Şuayb, Hz. Musa, Hz. Harun, Hz. Zulkifl, Hz. Davud, Hz. Süleyman, Hz. Elyesa’, Hz. İlyas, Hz. Yunus, Hz. Zekeriya, Hz. Yahya, Hz. İsa ve Hz. Muhammed Efendimizdir (aleyhimusselam).

Kadere İman

Kader; Allah’ın ﷻ, olup biten her şeyi yaratmadan evvel bilip yazması ve vakti gelince de yaratmasıdır.[18] Kader, Allah’ın ﷻ önceden bilmesidir; yoksa insanların yaptıkları fiilleri, onlara zorla yaptırması demek değildir. Allah ﷻ, tıpkı takvim yapraklarında güneş tutulmasının, olmadan evvel yazılı olması gibi sadece bilmiş ve yazmıştır. Nitekim Allah ﷻ, insanların istediklerini yapmakta özgür olduklarını Kur’an-ı Kerimde “Artık istediğinizi yapın.” ayetinde ve daha başka ayetlerde beyan etmiştir.[19]

Kadere inanmak, başta zikrettiğimiz hadiste efendimizin beyan ettiği üzere iman esaslarından birisi sayılmıştır. Allah ﷻ da buna işaret ederek şöyle buyurmuştur:

مَٓا اَصَابَ مِنْ مُص۪يبَةٍ فِي الْاَرْضِ وَلَا ف۪ٓي اَنْفُسِكُمْ اِلَّا ف۪ي كِتَابٍ مِنْ قَبْلِ اَنْ نَبْرَاَهَاۜ اِنَّ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرٌۚ

“Yeryüzünde ve kendi nefislerinizde uğradığınız hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır.”[20]

Netice

Bir insanın Müslümanım diyebilmesi için yukarıda zikrettiğimiz şartların tamamına inanması ve bu inancını kati surette (şüpheye mahal vermeyecek şekilde) gerçekleştirmesi gerekir.

Bilinmelidir ki, bir kimsenin dinin inanç esaslarından ve hükümlerinden herhangi birini inkâr etmesi, hafife alması veya alay etmesi (Allah ﷻ muhafaza) dinden çıkmasına ve küfre girmesine sebep olacaktır.

İslam inanç esaslarına dair diğer makalelerimizi buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.

[1] Âl-i İmrân, 19.

[2] Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam ilmihali, Bilmen Yayınevi, 8.

[3] Ömer Nasuhi Bilmen, Muvazzah ilmi kelam, Semerkand, 106.

[4] Necm, 3-4.

[5] Ömer Nasuhi Bilmen, Muvazzah ilmi kelam, Semerkand, 111.

[6] Müslim, Sahih, 10.

[7] İhlâs, 1-4.

[8] Bakara, 98.

[9] Bakara, 97; Meryem suresi, 64; Bakara suresi, 87.

[10] Secde, 11.

[11] Bakara, 97-98; Sahih, Müslim, 770.

[12] Zümer, 68.

[13] İsrâ, 55.

[14] Âl-i İmrân, 3-4.

[15] Bakara, 48.

[16] Bakara, 4.

[17] Mü’min, 78.

[18] En’am, 59; Tevbe, 51; Hadid, 22.

[19] Fussilet, 40; Kehf, 29; Yunus, 108.

[20] Hadîd, 22.

Hakkında MEŞİHAT

Dini soruların cevap kapısı. İslam'a dair tüm sorularınızı Whatsapp aracılığıyla bize sorabilir; arama kısmından sitemizdeki yüzlerce cevaba ulaşabilirsiniz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir