Temizliği emreden, temizliğin imanın yarısı olduğunu söyleyen pak dinimiz, temizliğin nasıl ve hangi şeylerle yapılacağını da bize bildirmektedir. Temizlik için kullanılan şeylerin başında su gelmektedir. Fakat suyun her türüyle abdest alınmamaktadır. Suyun içinde bulunan karışıma göre ve doğal halini korumasına göre sular mutlak su ve mukayyed su olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır.
Mutlak Su
Doğal halini koruyan, kendisine bir şey karışması sebebiyle renk, tat ve koku vasıflarından herhangi birinde değişiklik olmayan sulara mutlak su denir. Yağmur suyu, kar suyu[1], pınar suyu, deniz ve göl suları gibi sular, mutlak su kapsamındadır.
Allah ﷻ suyun temizleyiciliğine dair Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:
“(O Allah) kendisiyle sizi temizlemek için semadan size su indiriyor.”[2] Binaenaleyh asli halini koruyan yağmur, pınar ve göl suyu gibi tüm mutlak sular temiz olduğu gibi temizleyicidir.[3]
Beni Müdlic kabilesinden birtakım insanlar Efendimiz ﷺ’e, “Ya Resulallah, biz denizde sal üzerinde avcılık yapıyoruz. Bir, iki bazen ise üç veya dört gece denizde kalabiliyoruz ve yanımıza da az miktarda su alabiliyoruz. Bu su ile abdest alsak susuz kalırız diye korktuk. Kendi nefsimizi tercih ettik ve deniz suyundan abdest aldık. Sonra da içimizde abdestimiz hakkında kuşku oluştu. Deniz suyundan abdest alabilir miyiz?” diye sordular. Efendimiz ﷺ deniz suyunun temiz ve temizleyici olduğunu beyan sadedinde şöyle buyurdu:
“Denizin suyu temiz, ölüsü ise (içerisinde balık ve şekilleri balığa benzeyen hayvanlar) helaldir.”[4] Hadis-i şerifteki “tahur” ifadesi kendisi temiz, başkasını da temizleyen[5] demektir. Sahabeden bu zatın, deniz suyuyla abdestin cevazını sorması deniz suyunun tuzlu olması sebebiyledir. Zira ekseriyetle abdest alınan kuyu suları tatlıdır. Tuzlu olan deniz suyu ile abdestin caiz olması tatlı olan göl sularının da temiz ve temizleyici olduğuna delalet etmektedir.[6]
Mutlak suların, beklemekle inceliği ve akıcılığı bozulmadığı sürece içilmesi, maddi (hakiki) ve manevi (hükmî)[7] temizliklerde kullanılması caizdir.[8]
Mukayyed Su
Doğal halini koruyamayan, içine bir şey karışan ve farklı bir isim alan sulardır. Mukayyed sular ise iki kısımdır:
1. Yaratılış İtibariyle Mukayyed Sular
Kavun, karpuz, gül suyu vb. meyve ve sebzelerin sularıdır. Bunlar asılları itibariyle mukayyed sulardan olup, daha sonra kendilerine bir şey karışmakla mukayyede dönüşmüş olmayan sulardır.
2. Aslen Mukayyed Olmayan Sonradan Mukayyede Dönüşen Sular
Bu sular, içerisine bir şey karışıp tat, koku ve renk vasıflarından bazısının veya tamamının gittiği sulardır. Bazı sıvıların sudan farklı olarak bir veya iki vasfı bulunur. Bu sıvılar, süt gibi kendisinde tat ve renkten ibaret iki vasfı bulunan sıvılar ve kavun suyu gibi kendisinde sadece tattan ibaret olan bir vasfı bulunan sulardır. Bu sıvılar suya karışır da suyun bir veya daha fazla vasfını değiştirirse su mukayyed olmaya dönüşür.
Bazı sıvıların ise üç vasfı bulunur. Bu sıvılar: Sirke gibi sudan farklı olarak kendisinde tat, koku ve renkten ibaret olan üç vasıf barındırır. Bu sıvılar suya karışıp suyun iki veya daha fazla vasfını değiştirirse su mukayyed olmaya dönüşür.
Bazen de suya katı bir şey karışmakla su, mukayyed olmaya dönüşür. Bu durum, suya düşen yaprakların uzun süre beklemesi veya nohut, mercimek gibi temiz ve katı maddelerin suda kaynatılması gibi hallerle olur. Böyle durumlarda suya karışan katı madde suyun incelik ve akıcılığını giderirse su mukayyed olmaya dönüşür. Ancak bunlar suya karıştığı halde suyun inceliği ve akıcılığı bâki ise su mukayyed olmayacak, kendisiyle taharet-i suğra (abdest) ve taharet-i kübra (gusül) yapılabilecektir.[9]
Namaz kılmak, Kur’an-ı Kerim öğrenmek nasıl farz ise bunların şartlarını yerine getirmek de farzdır. Abdest olmadan namaz kılınamayacağı gibi yanlış alınan abdestle de namaz olmayacaktır. Bu hususta abdest aldığımızın suyun hükmü büyük önem arz etmektedir. Abdest aldığımız suyun hükmü de burada muhtasar bir şekilde anlatılmaktadır. En kısa şekilde ifade edecek olursak; kendisinde herhangi bir karışım olmayan sular tercih edilip bu sularla abdest alınmalıdır. Yukarıda zikredildiği üzere bazı karışımlar ise suyla temizlik yapılmasına mâni olmayacaktır.
[1] Donuk halde olan kar akıcılık vasfına haiz olmadığı için abdestte ve gusülde kullanılmaz. Abdestte ve gusülde kullanılacak suyun uzuvdan akacak halde bulunması gerekir.
[2] Enfal, 11.
[3] Cessas, Şerhu Muhtasari’t-Tahavî, Daru’l Beşâiri’l-İslami, I/198.
[4] Muvatta, 46.
[5] Böyle bir su ile kendisine necaset bulaşmış bir elbise veya herhangi bir şey temizlenebilir, abdest ve gusül alınabilir.
[6] Leknevi, Ta’liku’l Mümecced Alâ Muvatta-i Muhammed, Daru’l Kalem, I /274,275.
[7] Hakiki temizlik: Bir şeydeki necaseti su veya başka bir şeyle gidermektir.
Hükmî temizlik: Abdestsizliği veya gusülsüzlüğü gidermektir.
[8] Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, Yasin Yayınevi, 70.
[9] Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, Yasin Yayınevi, 70.