İrade sıfatı Allah’ın subuti sıfatlarından biridir. Allah’ın iradesi ve rızası hususunda iki mesele vardır;
1- İrade Nedir?
İrade kelimesi lügatta, “ra-ve-de” (ر- و- د) kökünden türemiş olup, “dilemek” anlamındadır. [1]
Istılahta ise irade Allah’a ﷻ isnat edildiğinde; O’nun, mümkünlerin bazılarını bazılarına tercih etmesi kastedilir. Mesela evreni yaratmayı, yaratmamaya ve semaları yedi kat yapmayı, daha az ya da daha fazla yapmaya tercih etmiştir. Bunun gibi sayısız mümkünler arasında tercih yapabilmeye ve yapmak zorunda olmamaya “irade” denir.
2- Allah ﷻ neleri irade eder?
Şüphesiz ki alemde var olan her şey var olmayabilirdi. Ya da olduğu şekilden, mekândan ve zamandan çok daha farklı olabilirdi. İşte bütün bunların her birini diğerine tercih eden Allah Teala’dır. Dolayısıyla alemde ne meydana gelmişse onun iradesiyle olmuştur. Allah’ın ﷻ iradesi olmadan hiçbir şey meydana gelemediği ya da yok olamadığı gibi, Allah’ın ﷻ irade ettiği bir şeyin olmaması da düşünülemez. Özetle O’nun iradesi her şeyi kuşatmıştır.
Burada irade ile rıza arasını ayırmak gerekir. İrade bir şeyin, yokluğunu varlığına tercih etmek iken, rıza o şeyden razı olmak ve onu sevmektir. Bu yüzden denilmiştir ki, kötüyü irade etmek değil sevmek ve razı olmak kötüdür.
İrade ile rıza arasında teknik tabirle “umum-husus min vech” vardır. Yani, iradenin bulunduğu her yerde, rıza da bulunmak zorunda olmadığı gibi, rızanın bulunduğu her yerde de irade bulunmak zorunda değildir. Bilakis toplanabilirler de ayrılabilirler de. Mesela şu dört maddeyi ele alalım;
a- Müminin sevabı; mümin bir kişi namaz kıldığında, bu kişinin namazı, Allah tarafından irade edilmiştir. Çünkü onun namazı vaki olmuştur ve vaki olan her şey O’nun iradesiyledir. Yine bu kişinin namazı, Allah ﷻ tarafından razı olunmuştur. Zira namaz, Allah’ın ﷻ razı olduğu, sevdiği ve emrettiği bir şeydir. Özetle bu kişinin namazında irade ve rıza toplanmıştır.
b- Kafirin günahı; bir mümin içki içtiğinde, bu kişinin içki içmesi, Allah ﷻ tarafından irade edilmiştir. Çünkü onun içki içmesi vaki olmuştur ve vaki olan her şey O’nun iradesiyledir. Ancak bu kişinin içki içmesinde Allah’ın ﷻ rızası ve sevgisi yoktur. Zira Allah ﷻ içki içmeyi yasaklamıştır. Özetle bu kişinin içki içmesinde irade varken, rıza yoktur.
c- Kafirin imanı; kafir bir kimse iman etmediği için, onun imanı vaki değildir. Dolayısıyla “kafirin iman etmesinde” irade yoktur. Zira irade olsaydı elbette iman ederdi. Ancak bu kafirin iman etmesinde rıza vardır. Çünkü Allah ﷻ imandan razıdır, onu sever ve emreder. “O kulları için küfre razı olmaz”. [2] Özetle bu kişinin imanında rıza varken irade yoktur.
d- Müminin küfrü; mümin bir kimsenin “kafir olması” irade edilmediği gibi –çünkü irade edilseydi mümin olmazdı- razı da olunmamıştır. Zira şüphesiz “küfür” Allah’ın razı olduğu bir şey değildir. Özetle müminin kafir olmasında rıza olmadığı gibi, irade de yoktur.
Bunlara binaen burada “İçki içmeyi Allah irade etmişse ve onun irade ettiği şeyler vaki olmak zorundaysa içki içenin suçu ne?” diye bir soru akla gelmemelidir. Zira Allah’ın ﷻ içki içenin içki içmesini irade etmesi, yaratılışın amacı olan mükellefiyet meydana gelebilsin diye Allah’ın, adetini kendi iradesini kulunun iradesine muvafık yapmak şeklinde icra etmesinden kaynaklanmaktadır. Yoksa suçlu olan yine içki içendir ve Allah onun bu işini irade ettiği halde ondan razı değildir.
[1] Ebû Bekir Muhammed er-Râzî, Muhtâru’s-Sıhâh, Dâru’l-Feyhâ, Baskı:1, s. 189.
[2] Zümer 7.