Oryantalizm | Oryantalist Kur’an Araştırmaları ve Kur’an’ın Korunmuşluğu

Bu yazıda senelerce Kur’an’da hata aramış oryantalistler ve girişimlerinin sonuçları konu edilmiştir. Konunun anlaşılmasını sağlamak adına ilk başta oryantalizm nedir sorusuna cevap verilecek ve oryantalistlerin Kur’an araştırmaları, tarihi seyriyle birlikte aktarılacaktır. Oryantalizm ve oryantalistler hakkında yeterli malumatın sunulmasının ardına, oryantalistlerin en büyük projesi olan Kur’an arşivi projesi, projenin içyüzü ve hazin sonu detaylarıyla sunulacaktır. İslam aleyhindeki tüm bu gayretlerin, Kur’an-ı Kerîm’in korunmuşluğuna hiçbir yönden zarar vermediği anlaşılacaktır. Ayrıca Kur’an’ın ne denli korunmuş olduğu da gözler önüne serilecektir.

A. Oryantalizm Nedir

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Her zaman için kavramları bilmek, meselenin anlaşılmasına yardımcı olmaktadır. Dolayısıyla oryantalistleri ve çalışmalarını anlamak için önce oryantalizm kavramını bilmek gerekecektir. Oryantalizm nedir sorusunun cevabında, aynı zamanda oryantalist nedir sorusunun cevabı da yatmaktadır. Nitekim oryantalist kelimesi bu kavramın bir türevidir.

Oryantalizm kelimesi, Türkçede şarkiyat ve doğu bilimi; Arapça’da istişrâk kelimeleriyle karşılık bulur. Oryantalist kelimesi için her iki dilde de müsteşrik kelimesi kullanılmıştır.

Oryantalist kelimesi tarih boyunca, doğu kilisesi mensubu, doğu dillerini bilen kişi gibi farklı manalarda kullanılmıştır. Ancak daha sonrasında yaygın olarak kullanılan ve bizim de konumuzu içeren manasıyla oryantalist, doğu araştırmalarında uzmanlaşmış kişi demektir. Oryantalizmin genel kabul gören ve en kapsamlı tarifi Filistinli oryantalist Edward W. Said’e aittir (1935-2003). Onun oryantalizm tarifi şu şekildedir: “İster özel ister genel yönleriyle uğraşsın -antropolog, sosyolog, tarihçi ya da filolog olması fark etmez- Şark hakkında yazan, ders veren ya da Şark’ı araştıran kişi Şarkiyatçıdır; yaptığı iş de Şarkiyatçılıktır.”[1]Görüldüğü gibi oryantalizm kavramı, altında birçok ferdi barındırır. Bir tarihçi, sosyolog, ressam, devlet adamı, din görevlisi ve dahası oryantalist olarak değerlendirilebilir. Çalıştığı disiplin veya meslek ne olursa olsun Doğu’yu araştırma altına aldığı anda oryantalist olarak değerlendirilebilir. Edward W. Said bu tanımı genişleterek Şarkiyatçılığın tarifini şöyle yapmaktadır: “Şarkiyatçılık, Şark’la -Şark hakkında saptamalar yaparak, ona ilişkin görüşleri meşrulaştırarak, onu betimleyerek, öğreterek, oraya yerleşerek, onu yöneterek- uğraşan ortak kurum olarak, kısacası Şark’a egemen olmakta, Şark’ı yeniden yapılandırmakta, Şark üzerinde otorite kurmakta kullanılan bir Batı tarzı olarak incelenebilir, çözümlenebilir.”[2]

Özellikle son tariften net bir şekilde anlaşılacağı üzere, 18. yüzyılın sonlarında akademik bir disiplin halini alan oryantalizm, tamamen Doğu’nun ve İslam’ın aleyhinde çalışan, çoğu kere de misyonerlik faaliyeti için kullanılan bir müessesedir. Oryantalistler tarihin birçok safhasında Müslüman beldelerde iç karışıklık ve savaş çıkarmakla görevlendirilmiştir. Bunların en mühimlerinden biri, Napolyon’un 1798’de Osmanlı toprağı Mısır’ı işgal girişimi esnasında oryantalistleri kullanmasıdır. Napolyon, farklı disiplinlerden bir heyet oluşturmuş ve Mısır’ın işgalinde bu heyetten istifade etmiştir. Mısır’ı işgale giden Napolyon, yanında götürdüğü oryantalistler için Institut d’Egypte’i (Mısır Enstitüsü) kurarak adeta bir casusluk faaliyeti yapmalarına olanak tanımıştır. Oryantalistlerin görevlendirildiği bir diğer alan ise sömürge dönemi Hindistan’daki faaliyetlerdir.[3]

Oryantalizm ve oryantalistleri daha net ve tüm açıklığıyla tanıtmak gerekirse, Batı’nın Doğu’yu kontrol altında tutup yönetmesi için kullandığı bir müessesedir. Tamamen politik amaçlara hizmet etmektedir. Batı’nın, Müslümanlara zulmetme ve sömürme tezgahlarının sigortasıdır.

Tarih boyunca doğuyu araştıran birçok oryantalist, farklı alanlarda araştırmalar yapmış ve alana katkıda bulunmaya çalışmıştır. Bunlardan bazıları oryantalizm disiplininde dönüm noktaları oluşturmuş ve otorite sayılmıştır. Genel başlık altında otorite sayılan ve oryantalistlerin çalışmalarına yön veren bazı şahsiyetlere ve çalışmalarına yer vereceğiz.

B. Oryantalist Kur’an Araştırmaları

Bu başlık altında öne çıkan bazı oryantalistlerden ve çalışmalarından kısaca söz edilecek. Böylelikle ileride bahsi geçecek çalışmaların kime ait oldukları, yazarları ve etkilendikleri kişileri bilmek mümkün olacaktır. Ayrıca hem tarihi sürecin zihinde canlanması sağlanacak hem de hoca talebe hiyerarşisi net bir şekilde göz önünde bulunacaktır.

1. Kur’an’ı Batı Dillerine Tercüme Çalışmaları

Oryantalistlerin ilk çalışmaları Kur’an-ı Kerîm’i Batı dillerine tercüme faaliyetleriyle başlamıştır. Nitekim Doğu’yu yani İslam’ı öğrenmek Kur’an’ı öğrenmeye bağlıdır. Kur’an’a sıkı sıkıya bağlı bir toplumu ve kültürünü incelemek için bağlı oldukları Kur’an’ın ne gibi bir mesajı olduğunu bilmek mecburiyetinde idiler. Böylece ilk çalışmalar, Doğu’ya gönderilen veya orada bulunup da Arapça bilen gayri Müslimler tarafından Kur’an’ın farklı Batı dillerine tercüme edilmesiyle başlamıştır. Kur’an’ın Batı dillerine ilk tercümesi, İngiliz Robert de Retincs ile Dalmaçyalı Hermannus tarafından 1143 senesinde Latinceye tercüme edilmesiyle başlamıştır. Fazlaca hataların bulunduğu bu tercüme pek de itibar görmemiş ve sonraki oryantalistler tarafından kaynak olarak kullanılmamıştır. Bu tercüme girişiminin ardından Kur’an, 13. yüzyılda İspanyolcaya, İspanyolcadan da Fransızcaya tercüme edilmiştir. Kur’an tercümeleri ilerleyen yıllar içerisinde gelişmeler göstererek çoğalmıştır.[4]

2. Hz. Muhammed’in (aleyhisselam) Hayatına Dair Çalışmalar

Tercüme faaliyetlerinden sonra oryantalistler, çalışmalarını Hz. Muhammed’in (aleyhisselam) hayatı etrafında yoğunlaştırdılar. Neticede Hıristiyan ve Yahudi oryantalistler, Peygamber’in nübüvvetini kabul etmiyorlar ve onun yalancı olduğuna inanıyorlardı. Bu sebeplerden dolayı Peygamber’in hayatına ayrı bir önem atfettiler. Bu bağlamda Yahudi asıllı Alman şarkiyatçı Gustav Weil (1808-1889), 1843’te ilk defa Hz. Peygamber’in biyografisini yazmıştır. [5]

Weil, önemli Batı dillerinin yanı sıra İbranice, Arapça, Farsça ve Türkçe gibi Doğu dillerine de hakimdir. Küçük yaşta haham olan dedesinden Talmud (Tevrat’ın yorumu ve hukuk kitabı) okumuş, felsefe ve tarih alanlarında derinleşmiştir. Kur’an’ın metin tarihi ve Kur’an’ın kaynağı ile alakalı ilk çalışmaları yapan oryantalisttir. Biyografi çalışmasının yanı sıra Kur’an’a tarihsel ve eleştirel yaklaşımlar geliştirdiği bir eseri vardır. Bir diğer eseri, Kur’an-ı Kerîm’de ismi geçen peygamberlere ve diğer şahsiyetlere dair kıssaları, Yahudi ve Hıristiyan kaynaklarıyla karşılaştırdığı eseridir. Weil, bu çalışmasında Yahudiliğin İslam üzerindeki etkilerini konu eder.[6]

3. Kur’an Tarihi Çalışmaları

Peygamber’in hayatını konu alan çalışmalarla birlikte Kur’an tarihi çalışmaları da başlamıştır. Oryantalistler, Kur’an’ın Allah tarafından vahyedildiğine inanmayıp Hz. Muhammed’in (aleyhisselam) yazdığı bir kitap olduğuna inanırlar. Dolayısıyla böyle bir inanca sahip olmanın bazı getirileri olacaktır. Bunlardan biri, oryantalistlerin, bir yazarın kitabı için kaynak tespiti yapılabildiği gibi Kur’an için de kaynak arayışına girmesidir. Kur’an tarihi çalışmalarıyla oryantalistler, Kur’an’ın hangi kitaplardan bilgi aldığını, yazım sürecini ve dilini incelemeye çalışmıştır. Bu çalışmaların öncüsü olarak yine Gustav Weil’i zikretmek mümkündür. Ancak Weil, bu alanda sadece bir öncüdür. Kur’an tarihine dair asıl çalışmalar ondan sonra yapılmıştır.

Kur’an tarihine dair ilk çalışma 1860 yılında Theodor Nöldeke (1836-1930) tarafından yapılmıştır. Bu çalışma oryantalist Kur’an araştırmalarına yeni bir boyut kazandırmıştır. Alman şarkiyatçı Nöldeke, Kur’an Tarihi adındaki çalışmasını, genişleterek 1898’de ikinci defa yayınlamak istemiş ancak ömrü yetmemiştir. Ardından bu çalışmayı talebesi Friedrich Sehwally üstlenmiş ve eserin ilk cildini 1909’da ikinci cildin ilk kısmı ise 1919’da yayınlamıştır. Çalışma tamamlanmadan Sehwally’in ölmesi üzerine çalışmayı tamamlamak üzere onun halefi Gotthelf Bergstrasser ele almıştır ve ikinci cildin geri kalan kısmını bitirerek 1926 ve 1929’da yayınlamıştır. Henüz üçüncü cildi yazmadan ölen Bergstrasser’in yerine çalışmayı tamamlamak üzere Otto Pretzl gelmiştir. Böylelikle eserin üçüncü cildi 1938’de yayınlanmıştır. Bu neşir serüveninin neticesi olarak oryantalistler tarafından en kapsamlı Kur’an tarihi çalışması oluşturulmuştur.[7]

4. Kıraat Çalışmaları

Kur’an tarihi çalışmaları zamanla farklı kapsam alanını genişleterek Kur’an kıraatine de ulaşmıştır. Artık çalışmalar yeni bir evreye girmiştir. Kur’an’ın Allah’ın gönderdiği bir kitap olmadığı ve Hz. Peygamber’in bunu yazdığı inancının bir diğer getirisi olan Kur’an metninde hata arama furyası sistematikleşmiştir. Nitekim Kur’an’ın kıraati denen şey onun okunması, telaffuzu ve yazısıyla alakalı bir olgudur. Bilindiği üzere Peygamberimiz Kur’an’ın on kıraatte okunabileceğine dair müsaade etmiştir. Oryantalistler ise bu on kıraatin farklı okuyuşlar olması dolayısıyla da farklı yazımları gerektireceği ve de Kur’an’ın birkaç nüshası olabileceği sonucunu çıkarmıştır. Bahsettikleri farklılıkları bulabilmek adına da tarihte benzeri yapılmadık bir proje başlatmışlardır. Bir sonraki başlık, bu projenin iç yüzünü aktarmaktadır.

4.1. Almanya Münih’teki Kur’an Arşivi Projesi

Oryantalistler, tarihin ilerleyen safhalarında daha önce yapılmamış büyüklükte bir çalışmaya kalkışırlar: Kur’an Arşivi Projesi. Bu çalışma Kur’an araştırmalarına dair yapılmış en kapsamlı çalışmadır. 14 sene gibi bir zaman zarfında, -onlara göre, sözde- Kur’an’daki farklılıklar tespit edilip yeni bir Kur’an neşri yapılacaktı. Bu çalışmayı Alman şarkiyatçı Gotthelf Bergstrasser (1886-1933) başlatmıştır. Projedeki diğer isimler, Otto Pertzel (1893-1941) ve Arthur Jeffery’dir (1893-1959).

4.2. Projenin Amacı

Gotthelf Bergstrasser, 1930’da projenin raporunu yayınlar ve resmen çalışmaya başlamış bulunur. Oryantalistlerin -fasit- genel kabulüne göre Kur’an metni vahiy yoluyla sabit değildir. Bilakis onu Hz. Muhammed (aleyhisselam) kendisi yazmıştır. Bu varsayımdan yola çıkarak Kur’an’ın farklı nüshaları olabileceği dolayısıyla da Kur’an metninde bazı farklılıkların olacağı iddia edilmiştir. Bu varsayım, oryantalistleri, Kur’an’ın yeniden düzeltilmiş ve farklılıkların belirtildiği bir baskısını neşretme arzusuna itmiştir. Böylelikle Almanya Münih’te bir enstitü kurulmuş ve amaca ulaşmak için dünyanın dört bir yanından Kur’an nüshaları toplanmaya başlamıştır.[8]

4.3. Projenin Tarihi Seyri

Kur’an arşivi projesi, Almanya Münih’teki Bavyera İlimler Akademisi’nin desteği ile resmen 1930’da Gotthelf Bergstrasser’in yayınladığı bir raporla başlar. Bu raporun ardına Bergstrasser’in talebesi olan Otto Pertzel de bu tarihlerde bir talepte bulunarak projeye resmen dahil olmuş olur. Arthur Jeffery ise 1926’da Bergstrasser ile önceden yapmış oldukları bir sözleşmeyle projeye dahildir. Proje kapsamında dünyanın farklı yerlerinden Kur’an nüshaları, parça Kur’an sayfaları ve kıraat ile ilgili çok sayıda materyal toplanmaya başlandı. Bu sırada projenin daha üçüncü senesindeyken projenin baş yürütücüsü G. Bergstrasser, kayak kazası geçirmiş ve ölmüştür. Ardından Peztzl ve Jaffery projeyi yürütmeye devam etmiştir. Kur’an arşivine materyal toplamak için Otto Pretzl, 1928’de Türkiye’ye de gelmiş ve Kur’an nüshaları üzerinde çalışmalarda bulunmuştur. Pretzl, Orta Doğu ve Afrika ülkelerine de aynı amaç doğrultusunda birçok seyahat düzenlemiştir. Bu seyahatlerin sonucu olarak çok sayıda Kur’an nüshasının fotoğraflarına erişmiş ve arşive ilave etmiştir.[9]

Arşiv için toplanan materyal sayısı hakkında Pretzl, 1933’te Kur’an nüshası toplamak için geldiği Fransa’daki bir konuşmasında 43.000 nüsha kitap vb. yazılı materyal toplandığından haber vermiştir.[10] Arşiv projesine dair 1933’teki konuşmanın ardından 1944’e kadar devam etmiş; bu esnada Otto Pretzl, 1939’da İkinci Dünya Savaşı nedeniyle orduya katılmış ve 1941’de içinde bulunduğu uçağın Sivastopol’a düşmesiyle ölmüştür.[11]

4.4. Projenin Geçici Raporu

Otto Pretzl’in 1933’te Paris’te yaptığı konuşmada Muhammed Hamidullah da bulunuyordu ve projenin gidişatına dair Pretzl ile görüşmüştü. Hamidullah, “İslam’ın Doğuşu” adlı kitabında bu görüşmede edindiği malumata göre projenin yürütücüleri tarafından bir rapor yayınlandığını aktarır: “İkinci Dünya Savaşı başlamadan kısa bir süre önce yayınlanan geçici bir raporda, başka hususların yanı sıra, Kur’an yazmaları toplama işinin henüz tamamlanmadığı da belirtiliyordu. Fakat o zamana kadar yürütülen incelenmelerin sonucunda yazmalarda bazı hat yanlışları bulunmuşsa da metinde tek bir çelişkinin bile bulunmadığı ortaya çıktı. Bir yazmada bulunan bir hat ya da matbaa hatası başka bir metinde yinelenmemektedir.”[12]

Rapordan da anlaşıldığı üzere senelerce süren Kur’an’da hata arama projesi bir netice vermemiştir. Elde ettikleri tek şey ise birkaç basit, kalem kayması denebilecek müstensih hatasıdır.

4.5. Projenin Hazin Sonu

Bu raporun ardından çalışmalar 11 sene daha, 1944’e kadar devam etmiştir. İkinci Dünya Savaşı esnasında Bavyera İlimler Akademisi’nin Kur’an arşivi bölümü, İngiliz hava kuvvetleri tarafından savaş uçaklarıyla bombalanarak imha edilmiştir. Arthur Jeffery, bombalamanın ardından arşivin tamamıyla yandığını ve çalışmanın netice vermeden sona ermiş olduğunu bildirmiştir.[13]

Netice

Oryantalistler tarafından yapılan tüm bu çalışmalarının yine eninde sonunda Müslümanlara yaradığı görülmektedir. Nitekim tarihte hiçbir Müslüman böylesine masraflı ve kapsamlı bir araştırma yapmamıştır, yapmaya gerek de duymamıştır. Çünkü Allah Teala kitabında “Kesin olarak bilesiniz ki bu kitabı kuşkusuz biz indirdik ve onu mutlaka koruyan da yine biziz.”[14]buyurarak Kur’an-ı Kerîm’in korunmasını kendi üzerine aldığını beyan etmiştir. Bu çalışma Kur’an’ın bir mucizesi olan korunmuşluğunu bir daha gündeme taşımıştır, o kadar. Oryantalistler için ise bu çalışma ve sonucu, Kur’an üzerindeki çalışmalarını bir kere daha gözden geçirmelerine ve İslam’a zarar vermek hususunda daha doğru adımlar atmalarına yaradığı söylenebilir.

Tabii Kur’an’ın hem bugüne kadar korunması hem de kıyamete kadar geçerli olarak korunacak bir kitap olmasının arkasında bazı etkenler söz konusudur. Yani Kur’an’ın korunması için bazı gayret ve teşvikler söz konusudur. Bunlardan ilki Kur’an’ın sözlü korunması için Peygamberimizin ilim öğrenmeye, Kur’an okumaya ve Kur’an’ı ezberlemeye dair teşvikleridir. Nitekim Allah Teala, kitabında “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”[15]buyurarak ilmin faziletinden bahsetmiştir. Peygamberimiz de “İlim öğrenmek her Müslümana farzdır”[16]diyerek aynı minvalde, ilmin üstünlüğü hakkında çokça teşvikte bulunmuştur. Yine “Kim Kur’an-ı Kerîm’den bir harf okursa, onun için bir iyilik sevabı vardır. Her bir iyiliğin karşılığı da on sevaptır…”[17]buyurarak Kur’an okumanın faziletini anlatmaktadır. Bu ve bunun gibi daha birçok teşvik, Müslümanlar arasında Kur’an’ın okumayı ve ezberlemeyi daha İslam’ın ilk dönemlerden itibaren yaygınlaşmasına sebep olmuştur. Böylelikle Kur’an’ın ezber yoluyla korunması, yazıya ihtiyaç bırakmayacak derecede sağlanmıştır.

Kur’an-ı Kerîm’in korunmasındaki ikinci etken ise, Hz. Peygamber’in her ayet indiğinde o ayeti vahiy katiplerine yazdırmasıdır. Böylelikle Kur’an’ın her ayeti, daha Peygamberimiz hayattayken yazılarak muhafaza edilmiştir. Allah Teala’nın Peygamberimize ilk indirdiği ayetler[18] de kalemi yani yazmayı öven ayetler olması hasebiyle Kur’an’ın daha ilk aşamasından itibaren korunmasına işaret etmektedir. Peygamberimizin vefatının akabinde de Hz. Ebû Bekir ve sonrasında Hz. Ömer (radıyallahu anhüma) zamanında Kur’an, iki kapak arasında toplanmıştır. Bu toplanan Mushaflar çoğaltılarak farklı beldelere gönderilmiştir. Bu mushaflar da zaman içinde ihtiyaca binaen çoğaltılarak günümüze kadar sağlam bir şekilde gelmiştir.

Ezber ve yazma yöntemleriyle günümüze kadar eksiksiz ve tastamam olan Kur’an-ı Kerîm’in korunmuşluğundan şüphe ederek yapılan bu çalışma, biz Müslümanlara ibret niteliğindedir. Nitekim Peygamber efendimiz dualarında daima fayda vermeyen ilimden Allah’a sığınmış, ilmin fayda vereniyle meşgul olmayı talep etmiştir. Bu çalışmada da bu duanın yani faydalı ve faydasız ilmin tezahürleri gözükmektedir. Gün yüzü gibi aydınlık bir hakikati göremeyen oryantalistler, batıl yolda ömürlerini sarf etmektedir ve netice hüsran! Halbuki İlahî vahye kulak verip iman etselerdi böylesine batıl ve faydasız işlerle ömürlerini heba etmezlerdi. Kur’an’ın sübutunu değil içindekileri araştırsalardı en faydalı ilimle meşgul olur, dünya ve ahiret saadetine kavuşurlardı.

“Elif-lâm-mîm. İşte kitap; onda asla şüphe yoktur. O, günahtan sakınanlar için bir rehberdir”[19]

Dinler ve Akımlar konusundaki diğer makalelerimizi buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.

Dipnotlar

[1] Edward W. Said, Şarkiyatçılık Batı’nın Şark Anlayışları, çev. Berna Yıldırım (İstanbul: Metis Yayınları, 2021), 12.

[2] Said, Şarkiyatçılık, 13.

[3] bkz. Yücel Bulut, “Oryantalizm”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 2007), 33/431.

[4] bkz. İsmail Cerrahoğlu, “Oryantalizm ve Batıda Kur’an ve Kur’an İlimleri Üzerine Araştırmalar”, Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi 31/Fakültenin Kuruluşunun 40. Yılı Özel Sayısı (1989), 105.

[5] bkz. Cerrahoğlu, “Oryantalizm ve Batıda Kur’an ve Kur’an İlimleri Üzerine Araştırmalar”, 108-111.

[6] Hilal Görgün, “Weil, Gustav”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 2013).

[7] bkz. Cerrahoğlu, “Oryantalizm ve Batıda Kur’an ve Kur’an İlimleri Üzerine Araştırmalar”, 109-110.

[8] bkz. Abdülhamit Birışık, “Oryantalistik Araştırmalarda Kıraat Konusu”, Tarihten Günümüze Kıraat İlmi Uluslararası Kıraat Sempozyumu 16-18 Kasım 2012 İstanbul, ed. M. Emin Özafşar, İlmi Eserler 188 (Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2015), 159-181.

[9] bkz. Birışık, “Oryantalistik Araştırmalarda Kıraat Konusu”, 173-174.

[10] bkz. Muhammed Hamidullah, İslâm’ın Doğuşu, çev. Murat Çiftkaya (İstanbul: Beyan Yayınları), 38.

[11] bkz. Birışık, “Oryantalistik Araştırmalarda Kıraat Konusu”, 175.

[12] Hamidullah, İslâm’ın Doğuşu, 38.

[13] bkz. Birışık, “Oryantalistik Araştırmalarda Kıraat Konusu”, 175.

[14] Hicr, (9).

[15] Zuhruf, (9).

[16] İbn Mâce, es-Sunen, (224).

[17] Tirmiẕî, es-Sunen, (2910).

[18] Alak, (1-5).

[19] Bakara, (1-2).

Kaynakça

Birışık, Abdülhamit. “Oryantalistik Araştırmalarda Kıraat Konusu”. Tarihten Günümüze Kıraat İlmi Uluslararası Kıraat Sempozyumu 16-18 Kasım 2012 İstanbul. ed. M. Emin Özafşar. 159-181. İlmi Eserler 188. Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1. Basım, 2015.

Bulut, Yücel. “Oryantalizm”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 33/428-437. İstanbul: TDV Yayınları, 2007.

Cerrahoğlu, İsmail. “Oryantalizm ve Batıda Kur’an ve Kur’an İlimleri Üzerine Araştırmalar”. Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi 31/Fakültenin Kuruluşunun 40. Yılı Özel Sayısı (1989), 95-136.

Görgün, Hilal. “Weil, Gustav”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 43/154. İstanbul: TDV Yayınları, 2013.

Hamidullah, Muhammed. İslâm’ın Doğuşu. çev. Murat Çiftkaya. İstanbul: Beyan Yayınları.

İbn Mâce, Ebû ʿAbdullâh Muḥammed b. Yezîd el-Ḳazvînî. Sunenu İbn Mâce. thk. Şuʿayb el-ʾArnaʾûṭ. 5 Cilt. Beyrut: Dâru’-r-Risâleti’l-ʿÂlemiyye, 2009.

Said, Edward W. Şarkiyatçılık Batı’nın Şark Anlayışları. çev. Berna Yıldırım. İstanbul: Metis Yayınları, 11. Basım, 2021.

Tirmiẕî, Ebû ʿÎsâ Muḥammed b. ʿÎsâ et-. es-Sunen. thk. Beşşâr ʿAvvâd Maʿrûf. 6 Cilt. Beyrut: Dâru’l-Ğarbi’l-İslâmî, 1996.

Hakkında Avni Kıyak

Ayrıca Bakınız

Secde Ayetleri, Tilavet Secdesi Gerektiren Ayetler, 14 Secdeler, Secde Ayetlerinin Tamamı, Secde Ayetleri Nerede?

Secde Ayetleri | Tilavet Secdesi Gerektiren Ayetler

Tilavet secdesi, okunan secde ayetinin peşi sıra Allah’ı tazim etmek için eda edilen ve Hanefi …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir