Allah Teâlâ bizlerden birtakım ibadetlerin yerine getirilmesini istemiştir. Kâinatta yapılan her eserin vücuda gelmesinin belirli şartları olduğu gibi Mevlâmız (celle celalühü)’nün de bizden istediği ibadetleri yerine getirmemizin belirli şartları vardır. Günde beş vakit edasıyla memur olduğumuz namazın da şartları vardır. Namaz kılacağımız mekânda ve namaz kılarken üzerimizde bulunan elbisede bulunmaması gereken şeyler vardır. Bunlardan biri de ruh sahibi canlılara ait suret ve fotoğraflardır.
Öncelikle suret bulunan odaya meleklerin girmeyeceğine dair rivayet edilen hadis-i şeriflerden bir tanesini nakledelim:
Âişe (radıyallahu anha) annemizden rivayet edilen hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır:
Cebrail (aleyhisselam), Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’in yanına anlaştıkları bir vakitte geleceğini söyledi. O vakit geldi, fakat Cebrail (aleyhisselam) gelmeyince Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) elinde bulunan asâyı yere attı ve “Allah va‘dine hulf etmez, Elçileri de etmez” dedi. Sonra etrafına bakındığında sedirinin altında bir köpek yavrusu gördü.
- Ey Âişe bu enik buraya nereden geldi diye sordu.
- Allah’a yemin olsun ki bilmiyorum, dedi.
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bu köpeğin evden çıkarılmasını istedi. Köpek evden çıkarılınca hemen Cebrail (aleyhisselam) geldi. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem);
- Anlaşmıştık, seni bekledim ama gelmedin, dedi.
- Gelmemi evindeki köpek engelledi. Biz melekler, içinde köpek ve suret bulunan eve girmeyiz, cevabını verdi.[1]
Alimlerimiz bu ve benzeri hadis-i şeriflerden ötürü namaz kılınan mekânda veya namaz kılanın üzerinde suret-resim-heykel bulunmasının mekruh olduğunu söylemişlerdir. Bu şekilde kılınan bir namazın ise iade edilmesinin gerekli olduğunu zikretmişlerdir. Fakat böyle kılınan namazın iadesinde bir ayrıma gitmişlerdir. Şöyle ki;
- Eğer suret namaz kılan kişinin arkasında veya ayağının altında ise bu durum, resimlere tazim etmek olmayacaktır. Fakat meleklerin girmemesinden dolayı bu namaz tenzîhî kerahetle[2] kılınmış olacaktır. Bu namazın iade edilmesinin müstehap olduğunu söylemişlerdir.
- Eğer suret namaz kılan kişinin yanında, önünde, tavanda veya secde ettiği mahalde ise bu resimlere tazim edilme durumu söz konusudur. Böyle kılınan bir namaz ise tahrîmî kerahetle[3] kılınmış olacaktır. Böyle kılınan bir namazın ise iadesinin vacip olduğunu söylemişlerdir.
- Fakat namaz kılan kişide veya bulunduğu mekânda bulunan rozetlerve marka amblemleri gibi küçük suretlerin namazın sıhhatine zarar vermeyeceğini de ifade etmişlerdir.[4]
Suret İçermeyen Doğa, Manzara vb. Fotoğrafları ve Resimlerinin Bulunduğu Odada Namaz Kılmak Caiz Midir?
Namaz kılınacak mekânda ruh sahibi olmayan nesnelerin resminin bulunmasında bir kerahet yoktur ve namaza da zarar vermez.
Bu konuda Said b. Ebu’l-Hasen, İbn Abbas (radıyallahu anhuma)’dan şöyle bir rivayet nakletmektedir:
Ben İbn Abbas (radıyallahu anhuma)’nın yanında iken bir adam geldi;
- Ey Ebu Abbas! Ben bu suretleri yaparak geçimimi sadece el sanatı ile sağlayabilen bir insanım, dedi. İbn Abbas (radıyallahu anhuma) da;
- Sana Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’den duyduğum bir hadis-i şerifi aktaracağım ki o şöyle söylerdi;
“Kim resim-suret yaparsa, bu suretlere ruh üfleyene kadar Allah (celle celâlühü) ona azap eder. Oysaki o kimse hiçbir zaman ona ruh üfleyemeyecektir.”
Adam çok şiddetli korktu ve yüzü sarardı. İbn Abbas;
- Sana yazıklar olsun ki hiç sakınmadan bu işi yaptın. (Yapacaksan) ağaç ve kendisinde ruh olmayan nesnelerin resmini yap, dedi.[5]
Bu rivayet cansız varlıkların resimlerinden bir kazanç elde etmenin caiz olduğunu söylemektedir. Çünkü bunda bir kerahet olmadığına değinmiştir. Bu tür resimlerde bir kerahet olmayınca namaza da zarar vermeyecektir.[6]
[1] Müslim, (81).
[2] Tenzîhî kerahet: Bir işin yapılmasının dinde, kesin olmayan delillerle yasaklanmış olması durumudur. Böyle bir fiili işlemek cezayı gerektirmese de kınanmayı gerektirir.
[3] Tahrîmî Kerahet: Bir işin yapılmasının dinde, kesin bir tarzda ancak zannî deliller ile yasaklanmış olması durumudur. Bu tür mekruhlar harama yakın olarak derecelendirilir ve işlenmesi durumunda cezayı gerektirir.
[4] Cessâs, Şerhu Muhtasari’l-Kerhî, Dâru’l-Beşâiri’l-İslâmiyye, Kitâbu’l-Kerâhiye, VIII/529; Bâberti, el-İnâye, Dâru’l-Fikir, Bâbu Mâ Yüfsidü’s-Salât, I/414-415; İbn Humam, el-Fethu’l-Kadîr, Dâru’l-Fikir, Bâbu Mâ Yüfsidü’s-Salât I/415.
[5] Buhari, (2225).
[6] Bâberti, el-İnâye, Dâru’l-Fikir, Bâbu Mâ Yüfsidü’s-Salât, I/416.