Vahyin Başlangıcı | Peygambere Vahyin Gelişi

Rahmetinin bir mazharıdır Allah’ın kullarına kitap indirmesi. Ümmetlerin en keremlisi olan Ümmeti Muhammed’in mazhar olmak ile şerefyap olduğu nimetlerin en büyüklerinden birisi ise Alemlerin Efendisinin tebliği ile muvazzaf kılındığı mukaddes kitap Kuran’ı Kerimdir. Bu ümmetin kendisini bu denli mükerrem kılan Allah’a karşı vazifelerinden birisi de nimetlerine karşı hakkıyla şükranda bulunabilmek sadedinde bu yüce kelamı hakkıyla bilmek, öğrenmek ve sonraki nesillere hiçbir eksiklik olmaksızın aktarmaktır. Selefimiz bu vazifeyi bihakkın ifa etmiş olmanın verdiği sürur ile bu kıymetli görevi halefi olan bizlere tevdî etmiştir. Bu ulvî vazifeye hizmet etmiş olmak şerefi, bir Müslümana iki dünya saadeti olarak kâfi gelecektir. Kuran’ı Kerime edilmesi gereken hizmetlerden birisi ise dünyanın kendisi ile değer kazanmaya başladığı kelamın ilk hitabını tespit etmektir. Biz de bu yazımızda vahyin başlangıcı olan ayeti kerime/kerimeleri ulemamızın gittiği yol doğrultusunda tespit ve tayin etmeye gayret sarf edeceğiz. Muvaffakiyet Allah’tandır.    

Vahiy Ne Demektir?

Vahiy kelimesi (الوحي) sözlükte “işaret etmek, hızlı işaret etmek, yazı yazmak, kitap, elçi göndermek, başkalarından gizlemek suretiyle birisine haber vermek” anlamlarında kullanılır.[1] Şeri ıstılahta ise “Allah’ın kulları arasından seçmiş olduğu kişiye bilmesini irade ettiği şeyleri beşerin indinde mutat olmayan (alışılmamış) ve gizli bir yolla bildirmesidir.”[2]

Vahyin Çeşitleri

Peygamberlere gelen vahyin keyfiyetine en açık şekilde delalet eden nas Şura suresindeki şu ayeti kerimedir: “Allah bir beşer ile ancak vahiy yoluyla yahut perde arkasından ya da kendisine bir elçi göndererek konuşur.”[3] Vahyin çeşitlerini idrak esnasında zihnimizi hatadan koruyacak ve nevilerini tespitte hataya düşmememizi sağlayacak olan bu ayeti kerimedir.

a- Allah ile kul arasında olan bir konuşma

Musa’nın (aleyhisselam) Allah Teala ile konuşması gibi. Ayeti kerimedeki vahyin “perde arkasından olan” suretine Musa’nın (aleyhisselam) rüyet (görme) olmaksızın Allah Teala ile konuşması misal olarak verilmiştir.[4]

b- İlham

Allah’ın bir insanın kalbine şüpheye imkân kalmayacak, Allah’tan geldiğini kesin olarak bilecek bir şekilde ilham etmesidir. Musa’nın (aleyhisselam) annesine O’nu suya bırakmasının vahyedilmesi[5] gibi.[6] Annesinin Musa’yı (aleyhisselam) suya bırakmasından bu tarz bir vahyin kişide o haberin Allah’tan geldiğine dair yakinî ilim oluşturduğunu anlayabiliriz. Yoksa bir annenin evladını suya bırakması oldukça zor bir ihtimaldir.

c- Sadık rüya

Peygamberlerin görmüş oldukları rüyalar da bir nevi vahiydir. Ayşe annemizden gelen bir rivayete göre Peygamberimize vahiy ilk olarak rüya şeklinde başlamış ve gördüğü her rüya mutlaka tahakkuk etmiştir.[7] Peygamberlerin gördükleri rüyaların vahiy olduğuna İbrahim’in (aleyhisselam) görmüş olduğu rüyanın akabinde oğlu İsmail’i (aleyhisselam) kurban etmeye kalkışması[8] delil olarak serdedilmiştir. Eğer bu rüya vahiy olmasaydı elbette İbrahim (aleyhisselam) böyle bir işe girişmezdi.[9]

Ayeti kerimede geçen “vahiy yoluyla” ifadesinden maksadın ilham ve sadık rüya olduğu söylenmiştir.[10]

d- Cibrili Emin vasıtası ile olan vahiy

Vahiy nevilerinin meşhuru ve vukuu en çok olanı budur. Buna vahyi celi (aşikâr vahiy) denir.[11]

Kuran Hangi Vahiy Türündendir?

Kuran’ı Kerimin tamamı Cibrili Emin vasıtasıyla gelen vahiy türündendir. Nitekim Kuran’ı Kerimde “Onu Ruhu’l-Emin (Cebrail) indirdi[12] buyrulmuştur.[13]

Kevser Suresinin, Enes’ten (radıyallahü anh) gelen “Bir ara Rasülullah mescitte aramızda iken kendisine geçkinlik geldi. Sonra tebessüm ederek başını kaldırdı. Biz “Seni güldüren nedir ya Rasulallah?” dedik. O da “Az önce bir sure nazil oldu.” dedi ve Kevser Suresini okudu.”[14]  rivayetinden dolayı rüya yolu ile vahyedildiği iddia edilmişse de bu görüş Enes’in (radıyallahu anh) vahiy esnasında Peygamberimize arız olan hususi hali uyku zannettiği düşünülerek reddedilmiştir.[15] 

İlk Nazil Olan Ayet

İlk nazil olan ayet hakkında birden çok görüş serdedilmiştir. Şimdi bu görüşleri inceleyelim:

1- Alak Sûresi’nin İlk Beş Ayeti

اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ – خَلَقَ الْإِنْسَانَ مِنْ عَلَقٍ – اقْرَأْ وَرَبُّكَ الْأَكْرَمُ – الَّذِي عَلَّمَ بِالْقَلَمِ – عَلَّمَ الْإِنْسَانَ مَا لَمْ يَعْلَمْ

İlk inen ayetlerin Alak suresinin ilk beş ayeti olduğu görüşü en sahih olan görüştür.[16] Bu görüşün temelinde Ayşe annemizden gelen şu rivayet yatmaktadır. “Allah Resulüne vahiy, uykusunda gördüğü sadık rüyalarla başlamıştı. Gördüğü her rüya sabahın aydınlığı gibi tahakkuk etmekteydi. Sonra kendisine yalnızlık sevdirildi ve gecelerce Hira’da inzivaya çekildi. İnzivaya çekilmek için azık hazırlar azığı bitince Hatice’ye döner o da O’na tekrar azık hazırlardı.

Hira mağarasında hak ona gelinceye kadar bu şekilde devam etti. Nihayet mağarada melek ona geldi ve “Oku!” dedi. O “Ben okumayı bilmem.” dedi. Rasülullah (bu olayın devamını şöyle) anlatır: Bunun üzerine beni tuttu ve kuvvetim kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı ve tekrar “Oku!” dedi. Ben “Okumayı bilmem.” dedim. Sonra beni tekrar tuttu ve kuvvetim kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı ve tekrar “Oku!” dedi. Ben tekrar “Okumayı bilmem.” dedim. Beni üçüncü sefer tuttu, kuvvetim kesilinceye kadar sıkıp bıraktı ve şöyle dedi: “Yaratan Rabbinin adıyla oku! O insanı kan pıhtısından yarattı. Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir. O insana kalemle (yazmayı) öğretendir. İnsana bilmediklerini belletendir…[17]

2- Ey Örtüsüne Bürünen

يَاأَيُّهَا الْمُدَّثِّرُ

Ulemanın bazısı ilk inen ayetin “يا أيها المدثر (ya eyyühe’l-müddessir)” olduğunu iddia etmiştir. Bu görüşün temelinde ise şu rivayet yer almaktadır: “Cabir bin Abdullah (radıyallahu anhuma) kendisine sorulan “Kuran’dan ilk indirilen nedir?” sorusuna “يا أيها المدثر (ya eyyühe’l-müddessir)” diyerek yanıt vermiştir. Sail (soran kişi) “Peki أقرا ?” deyince  Cabir (radıyallahu anh) “Bize Rasülullah şöyle haber verdi: “Bir ay kadar Hira’da kaldım. Konaklamamı tamamladıktan sonra dönerken vadinin ortasında bir ses işittim. Önüme, arkama, sağıma ve soluma baktım ancak kimseyi göremedim. Sonra tekrar ses işittim gene kimseyi göremedim. Üçüncü kez de ses işitince başımı yukarı kaldırdım ve O’nu (Cebrail) arşta gördüm. Beni çok şiddetli bir korku kapladı hemen Hatice’ye gittim ve “Beni örtün, beni örtün, üzerime su dökün!” dedim. Peşi sıra Allah Teâlâ şu ayetleri indirdi demiştir[18]:

يَأَيُّهَا الْمُدَّثِّرُ – قُمْ فَأَنْذِرْ – وَرَبَّكَ فَكَبِّرْ – وَثِيَابَكَ فَطَهِّر

Ancak Cabir’den (radıyallahu anh)gelen başka bir rivayette “يا أيها المدثر (ya eyyühe’l-müddessir)” in nüzulünü anlatırken evvelinde vahyin kesilmesinden bahsetmektedir. Ve hadis içerisinde Peygamberimiz “Kafamı kaldırdığımda Hira’da bana gelen meleği gördüm.”[19] demektedir.  Bu rivayetten anlıyoruz ki Müddessir’in öncesinde Cebrail (aleyhisselam) ona Hira’da gelmiştir. Oysaki Ayşe annemiz Hira’da kendisine “İkra” nın indirildiğini rivayet etmişti. Bundan anlamış olduk ki ilk nazil olan, Alak suresinin ilk beş ayetidir. يَاأَيُّهَا الْمُدَّثِّرُ ise vahyin fetretinden sonra ilk nazil olandır. Nihai olarak bu iki rivayetin arasını şu şekilde cemedebiliriz: İlk inen ayetler Alak suresinin ilk beş ayetidir. Ancak ilk ve kâmil olarak nazil olan Müddessir suresidir.[20] [21]

3- Fatiha Suresi

Bu görüşün dayanak noktası ise Beyhaki’nin rivayet ettiği “Varaka bin Nevfel ile görüştükten sonra Peygamberimize (sallallahu aleyhi ve sellem) tek başına kaldığı bir zamanda tekrar bir nida gelmiş ve kendisine Fatiha suresi vahyolunmuştur.”[22] rivayetidir.

Ulemanın çoğunun bu görüşte olduğunu iddia eden Zemahşeri’nin bu görüşünü İbni Hacer reddetmiş ve çoğu alimlerin birinci rivayeti tercih ettiklerini ifade etmiştir.[23]

4- Besmele

Bukavlin temelindeki rivayet ise Vahidi’nin İkrime ve Hasan’dan yaptığı şu rivayettir:

“Kuran’dan ilk indirilen B’ismillahirrahmanirrahim’dir. İlk inen sure ise İkra’dır[24]  

Üçüncü ve dördüncü görüşün delilleri sadedinde getirilen haberler mürsel rivayetlerdir.[25] Bundan dolayı ilk iki rivayetle aralarında herhangi bir tearuzun vaki olması düşünülemeyecektir.[26]

Ancak aralarını şu şekilde cemedebilmek mümkündür: İlk inen ayet اقرا, tebliğ emri ile gelen ilk ayet يَاأَيُّهَا الْمُدَّثِّرُ ve ilk inen sure ise Fatiha suresidir. Veya nübüvvet için ilk inen ayet اقرا , risalet hakkında ise ilk inen ayet يُّهَا الْمُدَّثِّرُ يا demek de mümkündür.[27] Besmele ise zaten her inen surenin evvelinde sure ile beraber nazil olduğundan اقرا ile beraber inmesinde de bir beis olmayacaktır.[28]

Son olarak şunu söylemeliyiz ki ilk ve son inen ayetlerin tam ve kesin olarak bilinemiyor olması veya ulema arasında bu hususta bir ihtilafın mevcudiyeti Kuran’ın mahfuziyetine (korunmuşluğuna) hiçbir zarar vermez. Zira Peygamberimiz ilk ve son inen ayetlerin hangi ayetler olduğunu kesin olarak ifade etmediği gibi ümmetini de bunu bilmekle sorumlu kılmamıştır.  Dolayısıyla bu husustaki ihtilaf Kuran’ın mukaddesliğine halel getirmeyecektir.[29]

KAYNAKLAR

[1] Asım Efendi, el-Okyanusu’l- Basît, Asitane, III/945.

[2] Zürkani, Menahilü’l-İrfan, Daru İbni Hazm, s.51.

[3] Şura, 51.

[4] Hazin, Lübabü’t-Tevil fi Meani’l-Tenzil, DKİ, V/391; İbn Cerir et-Taberi, Camiû’l-Beyan, Müessesetü’r-Risale, XXI/558.

[5] Kasas, 7.

[6] Hazin, Lübabü’t-Tevil fi Meani’l-Tenzil, DKİ, V/391.

[7] Buhari, 6495; Müslim, 235.

[8] Saffat, 102.

[9] Mennau’l-Kattan, Mebahisü fi Ulumi’l-Kuran, Müessesetü’r-Risale, 33.

[10] Hazin, Lübabü’t-Tevil fi Meani’l-Tenzil, DKİ, V/391.

[11] Zürkani, Menahilü’l-İrfan, Daru İbni Hazm, s.51.

[12] Şuara, 193.

[13] Zürkani, a.g.e. s.51.

[14] Sahihi Müslim, 612.

[15] Menna’u’l-Kattan, a.g.e. s.33.

[16] Suyuti el-İtkan, Heyeti’l-Mısriyye, I/91; Mennau’l-Kattan a.g.e. s.59; Bakıllani, el-İntisaru lil-Kuran, Daru İbni Hazm, I/241.

[17] Buhâri, 6495; Müslim, 235.

[18] Müslim, 237; Sahihi Buhari, 4566.

[19] Buhârî, 3017.

[20] Suyuti, a.g.e. I/93.

[21] İtkan sahibi burada Cabir’e (radıyallahu anh) yöneltilen sorunun kâmil olarak nazil olan surenin hangisi olduğunu öğrenmek için sorulduğu teviline gitmiştir. Bu tevilin sahih bir menzile hamledilmesi için Cabir’in (radıyallahu anh) ilk olarak nazil olan surenin hangisi olduğuna cevap vermiş olması gerekir. Yani burada Suyuti’nin (rahmetullahi aleyh) teviline “ilk olarak nazil olan sure” ifadesini eklememiz gerekmektedir. Çünkü Cabir’e (radıyallahu anh) yöneltilen “Kuran’dan, önce nazil olan hangisidir? sorusudur. Eğer başka sure Müddessir suresinden önce tamamlanmış olsa idi Cabir’in (radıyallahu anh) o sureyi söylemesi gerekirdi. Buradan anlamış olduk ki bu tevile göre Cabir (radıyallahu anh) ilk olarak tamamlanan ve nazil olan surenin Müddessir suresi olduğunu söylemiştir.

[22] Beyhaki, Delailü’n-Nübüvve, 490.

[23] Suyuti, el-İtkan, Heyeti’l-Mısriyye, I/90.

[24] Zürkani, Menahilü’l-İrfan, Matbaatü İsa Elbani, I/96.

[25] Mennau’l-Kattan a.g.e. s.61; Bakıllani, el-İntisaru lil-Kuran, Daru İbni Hazm, I/241.

[26] Zürkani, Menahilü’l-İrfan, Matbaatü İsa Elbani, I/96.

[27] Zerkeşi, el-Burhan, Daru İhyai’l-Kütübi’l-Arabiyye, I/207.

[28] Muhammed Ahmed Mabed, Nefehat min Ulumi’l-Kuran, Daru’s-Selam, s.37; Fi Ulumi’l-Kurani Dirasat ve Muhazarat, s.39.

[29] Bakıllani, el-İntisar lil-Kuran, Daru İbni Hazm, I/237.

Hakkında MEŞİHAT

Dini soruların cevap kapısı. İslam'a dair tüm sorularınızı Whatsapp aracılığıyla bize sorabilir; arama kısmından sitemizdeki yüzlerce cevaba ulaşabilirsiniz.

Ayrıca Bakınız

Kur’ân-ı Kerim Okumanın Edepleri Nelerdir?

Allah kelamı olarak nitelendirdiğimiz Kur’ân-ı Kerim, kitapların en üstünüdür. Binaen aleyh onu okurken diğer kitaplardan ziyade olarak bazı edepleri takınmak gerekir.