Anne-Baba Hakkının Karşılığı

Ebu Hureyre (radıyallahu anh)’ın rivayetine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Çocuk, hiçbir iyilikle babasının hakkını ödeyemez. Ancak onu köle olarak bulur; satın alır ve azad ederse (hakkını ödemiş olur.)

Said b. Ebî Bürde (rahimehullah) anlatıyor: Babam bana şöyle anlattı: “İbn Ömer (radıyallahu anhüma) ve Yemenli bir adamı tavaf ederken gördüm. Adam, annesini sırtında taşıyor ve şu şiiri söylüyordu:

Ben annemin uysal bineğiyim,
(Bindiği merkebi) onu taşımaktan bıksa da, ben bıkmam.

Adam bu haldeyken İbn Ömer (radıyallahu anhüma)’ya, “Ey İbn Ömer! Ne dersin, annemin hakkını ödemiş sayılır mıyım?” diye sordu. İbn Ömer (radıyallahu anhüma), “Hayır, belki sancılarından birinin hakkını ödemişsindir.” şeklinde cevap verdi. Daha sonra tavafı tamamladı ve Makam-ı İbrahim’de iki rekât namaz kıldı. Sonra da, “Ey İbn Ebi Musa! Her iki rekât, işlenen günahlara kefarettir.” dedi.

Ebu Mürra anlatıyor: Mervan, Ebu Hureyre (radıyallahu anh)ı halife tayin etmiş ve Ebu Hureyre (radıyallahu anh) annesiyle birlikte Zü’l-Huleyfe’de yaşamaya başlamıştı. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) bir evde, annesi başka bir evde yaşıyordu. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) annesinin yaşadığı evden çıkacağı zaman, “Selamet, Allah’ın rahmeti ve bereketi senin üzerine olsun anacığım!” derdi. Annesi de aynı sözlerle mukabele ederdi. Sonra Ebu Hureyre (radıyallahu anh), “Sen bana küçükken rahmet ettiğin gibi Allah (celle celalühü) da sana rahmet etsin.” der; annesi de, “Sen bana büyükken iyilik ettiğin gibi Allah (celle celalühü) da sana iyilik etsin.” derdi. Eve her girip çıktığında böyle yapardı.

Abdullah ibn Amr (radıyallahu anhüma) anlatıyor: Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)e hicret hususunda biat etmek üzere biri geldi. Bu kişi ardında anne ve babasını gözü yaşlı halde bırakmıştı. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ona, “Anne ve babanın yanına dön! Onları ağlattığın gibi güldür.” buyurdu.

Ebu Mürra anlatıyor: Ebu Hureyre (radıyallahu anh) ile beraber onun Akik’teki arazisine gittim. Arazisine vardığında yüksek sesle, “Selamet, Allah’ın rahmeti ve bereketi senin üzerine olsun anacığım!” dedi. Annesi de aynı şekilde mukabele etti. Ebu Hureyre (radıyallahu anh), “Sen bana küçükken rahmet ettiğin gibi Allah (celle celalühü) da sana rahmet etsin.” dedi. Annesi de, “Oğlum! Allah senden razı olsun ve seni hayırla mükâfatlandırsın. Zira sen, bu ihtiyar halimde bana iyilik ediyorsun.” dedi.

Hakkında Mustafa Şekerci

Mustafa Şekerci, 1992 yılında İnebolu’da dünyaya geldi. Eğitim hayatına başlamadan ailesiyle birlikte İstanbul’a taşındı. Lisenin son yıllarında Mahmut Ustaosmanoğlu Efendi Hazretleri (kuddise sirruhu) ile tanıştı ve ona intisap etti. Marmara Üniversitesi Matematik bölümünde kısa süre bulunduktan sonra üniversiteyi bırakıp medrese tahsiline başladı. Beş yıllık temel İslamî eğitimin ardından tekâmül medresesinde eğitim gördü ve icazet aldı. Bu süre içerisinde İstanbul Üniversitesi İlahiyat bölümünü bitirdi. Tekâmül eğitiminden sonra İsmailağa Dergisi bünyesinde editörlük ve yayın kurulu üyeliği vazifeleri yaptı. 2018 yılında kurulan Alem-i İslam İlim ve Hizmet Derneği‘nin kuruluşunda, kurucu başkan olarak yer aldı. Halen dernek başkanı olan Mustafa Şekerci, Alem-i İslam Derneği bünyesinde faaliyet gösteren Türkiye’nin ilk ve tek hadis hafızlığı medresesinde müderrislik yapmaktadır. Bunun yanında 2020 yılında, Dini Soruların Cevap Kapısı sloganıyla kurulan Meşihat sitesinin genel yayın yönetmenliğini yapan Mustafa Şekerci‘nin ilmî ve fıkhî yazıları Meşihat sitesinde yayınlanmaktadır.

Ayrıca Bakınız

Sıla-i Rahmin Fazileti

Rahim, Rahman isminden ayrılmadır (onun bir dalıdır). Onun hakkını kim korursa (sılâ ve iyilik ederse), Allah ona ihsan eder. Kim de onun hakkını korumazsa (sılâ ve iyilik etmezse), Allah ondan ihsanını keser. Rahimin (yakınlara iyilik ve merhametin), kıyamet gününde fasîh ve beliğ bir lisanı vardır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir