Ebû Musa (radıyallahu anh)’ın rivayetine göre Rasulullah ﷺ şöyle buyurmuştur: “Müslüman, diğer bir Müslüman için, tuğlalarının birbirini kuvvetlendirdiği bina gibidir.” Efendimiz ﷺ bunları söylerken parmaklarını birbirine geçirdi.[1]
Ebû Mûsâ el-Eşârî (radıyallahu anh)
Ebû Mûsâ Abdullah b. Kays el-Eşârî (radıyallahu anh) Hazreti Peygamber ﷺ tarafından övülen Yemen’in Eş‘âr kabilesindendir. Fakih ve kârî sahabîlerdendir. İslam dininin tebliğ edildiğini duyduğunda Mekke’ye geldi ve Müslüman oldu. Daha sonra Habeşistan’a hicret etti. Bu konuda Yemen’den Mekke’ye gitmek üzere gemiye bindiği ancak geminin kötü hava şartları sebebiyle yolundan çıkıp Habeşistan’a sürüklendiği de rivayet edilmiştir.
Ebû Mûsa (radıyallahu anh) Habeşistan’da oraya ilk hicret eden Cafer b. Ebî Tâlib (radıyallahu anh) ve arkadaşlarına katıldı. Daha sonra onlarla birlikte Medine’ye hicret etti. Medine’ye vardıklarında Peygamber ﷺ Hayber kuşatmasındaydı. Ebû Mûsa (radıyallahu anh) da Hayber’e gitti ve Peygamber ﷺ’e orada kavuştu. Efendimiz ﷺ hem Habeşistan hem de Medine’ye hicret ettikleri için iki hicret sevabı kazandıklarını söyleyerek gelenleri tebrik etti ve ganimetten onlara da pay verdi.[2]
Hazreti Peygamber, Ebû Mûsa (radıyallahu anh)’a Yemen’in Zebîd ve Aden bölgelerinde vazifeler verdi. Hazreti Ömer, hilafeti döneminde onu Basra’ya vali olarak atadı. Bu görevdeyken İsfahan ve Ahvaz’ı fethetti. Hazreti Osman’ın hilafeti döneminde bir vakit vazifesinden azledildi ve Kûfe’ye gitti. Burada ders halkaları kurdu. Daha sonra halkın talepleri doğrultusunda tekrar Basra valiliğine döndü. Hazreti Osman şehit edilene kadar vazifesinde kaldı.
Hazreti Ali’nin hilafetinde meydana gelen Cemel vakasında tarafsız kaldı. Hazreti Ali tarafından gelen yardım isteğine, fitne zamanında oturmanın hayırlı olacağı şeklinde cevap vererek savaşa katılmadı. Tahkim olayında Hazreti Ali tarafının hakemi oldu ancak istenilen netice elde edilemeyince Kûfe’ye döndü ve vefat edene kadar orada kaldı. Hicri 42 yılında vefat eden[3] Ebû Mûsa (radıyallahu anh)’ın Kûfe’de mi yoksa Medine’de mi vefat ettiği ihtilaflıdır.
Ashab-ı Kiram’ın En Güzel Seslisi
Sahabe-i Kiram içerisinde sesinin güzelliğiyle temayüz eden Ebû Mûsa (radıyallahu anh) Kur’an-ı Kerim kıraatini bizzat Peygamber ﷺ’den öğrenmiş ve tüm Kur’an’ı ezberlemiş nadide sahabîlerdendir. [4] Peygamber ﷺ, Ebû Mûsa (radıyallahu anh)’dan Kur’an dinlemiştir. Aynı zamanda ona Dâvud (aleyhisselam)’ın sesine benzer bir ses verildiğini beyan ederek onu övmüştür.
Ebû Mûsâ (radıyallahu anh)’ın Bazı Rivayetleri
Ebû Musa (radıyallahu anh)’ın rivayetine göre Rasulullah ﷺ şöyle buyurmuştur: “Kim Allah’ın kelimesi yücelsin diye savaşırsa o Allah azze ve celle’nin yolundadır.”[5]
Ebû Musa el-Eş‘ârî (radıyallahu anh)’ın rivayetine göre Rasulullah ﷺ şöyle buyurmuştur: “Aişe’nin diğer kadınlara üstünlüğü tirit yemeğinin diğer yemeklere üstünlüğü gibidir.”[6]
Ebû Musa (radıyallahu anh)’ın rivayetine göre Rasulullah ﷺ şöyle buyurmuştur: “Sana Allah’ın hazinelerinden olan bir zikri haber vereyim mi?”[7]
Güç ve kuvvet, sadece yüce ve büyük olan Allah’ın yardımıyla elde edilir.
Müslümanlar Sağlam Bir Bina Gibidir
Efendimiz ﷺ bu hadis-i şerifte Müslümanları kuvvetli olmaları hususunda binaya benzetmiştir. Bir binanın tuğlaları ayrı ayrı bulunduklarında bir ehemmiyetleri yoktur. Ancak birbirlerine bitişip, alttaki üsttekine destek olduğunda muhkem binalara dönüşürler. Müslümanlar da kuvvet hususunda böyledir. Müslümanların kuvveti, bir binanın tuğlaları gibi bir arada olmalarından gelir. Müslümanlar, birbirlerinin desteğiyle dini ve dünyevi vazifelerini daha kolay şekilde yerine getirirler. Müslümanların birbirlerine olan uhrevî yardımları Cenab-ı Hak tarafından şöyle beyan edilmiştir: “Müminlerin erkekleri de kadınları da birbirlerinin velîleridir; iyiliği teşvik eder, kötülükten alıkoyarlar, namazı kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve resulüne itaat ederler. İşte onları Allah merhametiyle kuşatacaktır. Kuşkusuz Allah mutlak güç ve hikmet sahibidir.”[8]
Efendimiz ﷺ bu hadis-i şerifi beyan ederken iki elinin parmaklarını birbirine geçirip ellerini tek yumruk gibi yapmış ve sahabe-i kirama göstermiştir.
[1] Buhârî, (481).
[2] Buhârî, (3872).
[3] Zehebî, Siyer-u E‘lâmi’n-Nübelâ, Dâru’l-Hadîs, 2006, IV/49.
[4] Ziriklî, el-E‘lâm, IV/114.
[5] Buhârî, (123).
[6] Buhârî, (3411).
[7] Buhârî, (4205).
[8] Tevbe, 71.
Bir yorum
Pingback: İslam Kardeşliği | Müslümanlar Bir Beden Gibidir | Meşihat