İslam dini, tabileri arasındaki ilişkiyi kardeşlik olarak vasıflayan ve bu ilişkiye nihai derecede önem veren bir dindir. Hazreti Peygamber ﷺ Medine’ye hicret ettiğinde yaptığı ilk işlerden biri, varını yoğunu Mekke’de bırakıp gurbete hicret eden muhacirler ve Medineli ensar arasında İslam kardeşliği tesis etmek olmuştur. Peygamber ﷺ’in tesis etmiş olduğu İslam kardeşliği öyle bir seviyededir ki daha birbirleriyle yeni tanışmış olan Müslümanlar birbirleriyle evlerini, hurma bahçelerini ve sair mallarını paylaşmışlardır.
Müslümanlar Bir Beden Gibidir
Numan ibni Beşir (radıyallahu anh)’ın rivayetine göre Rasulullah ﷺ şöyle buyurmuştur: “Müminler birbirlerini sevmede, birbirlerine acımada, birbirlerini korumada bir beden gibidir ki bedenin herhangi bir uzvu rahatsız olsa, hastalansa, cesedin diğer uzuvları da bundan muzdarip olur, uykusuz kalır.”[1]
İman noktasında kemale ulaşmış olan müminler, başka bir sebepten değil sadece aralarındaki İslam kardeşliği sebebiyle bir bedenin uzuvları gibidirler. Onlardan birinin herhangi bir sıkıntısı ve derdi olsa diğer Müslümanın buna kayıtsız kalması imkânsızdır. Hatta o da kardeşinin duyduğu eziyet sebebiyle eziyet duyar.[2]
Numan b. Beşir (radıyallahu anh)
Ebû Abdullah yahut Ebû Muhammed el-Ensârî künyesiyle de anılan Numan b. Beşir (radıyallahu anh) Ensar-ı Kiram’dan olup Hazrec kabilesindendir. Hicretin 2. senesinde doğan Numan b. Beşir (radıyallahu anh) Efendimiz ﷺ’in teşrifinden sonra Medine’de doğan ilk ensar sahabîdir. Çocukken Müslüman olduğu ittifakla sabittir. Annesi, Abdullah b. Ravaha (radıyallahu anh)’ın kardeşidir. Kendisinden 114 hadis-i şerif rivayet edilmiştir.
Numan b. Beşir (radıyallahu anh), Muaviye (radıyallahu anh)’ın emirlerindendir. Bir müddet Kûfe valiliği yapmıştır. Daha sonra Dımeşk’e kadı olarak tayin edilmiştir. Bir dönem Humus valiliği yapmıştır. Daha sonra oğluyla beraber Dımeşk’te yaşamaya başlamıştır. Numan b. Beşir (radıyallahu anh), Muaviye (radıyallahu anh)’ın vefatından ve Yezid’in halife olmasından sonra Abdullah b. Zübeyr’in tarafına geçti. Abdullah b. Zübeyr de kendisini Humus’a vali olarak atadı. Numan b. Beşir (radıyallahu anh) Humus halkını Abdullah b. Zübeyr’e biat etmeye davet edince halk kendisine isyan etti. Hicri 64 yılında Halife Mervan döneminde Bîrîn denilen karyede katledildi.[3]
Numan b. Beşir (radıyallahu anh)’ın Bazı Rivayetleri
Numan b. Beşir (radıyallahu anh)’ın rivayetine göre Rasulullah ﷺ şöyle buyurmuştur: “Ya saflarınızı düzeltirsiniz ya da Allah (azze ve celle) aranıza ihtilaf koyar.”[4]
Numan ibni Beşîr (radıyallahu anh)’ın rivayetine göre Rasulullah ﷺ şöyle buyurmuştur: “Helal bellidir, haram bellidir. Bir de bunların arasında insanların çoğunun bilmediği şüpheli şeyler vardır. Kim şüpheli şeylerden sakınırsa, dinini ve haysiyetini korumuş olur. İnsan bedeninde öyle bir parça vardır ki, o salih olursa tüm beden salih olur. O fasit olursa tüm beden fasit olur. Dikkat edin! O parça kalptir.”[5]
Numan b. Beşir (radıyallahu anh) anlatıyor: “Annem, babamdan malının bazısını bana hibe etmesini istemişti. Babam bir müddet sonra buna razı oldu ve malının bir kısmını bana hibe etti. Annem, ‘Vallahi Rasulullah ﷺ buna şahit olmadıkça kabul etmem.’ dedi. Ben küçük bir çocukken babamla beraber Rasulullah ﷺ’in huzuruna gittik. Babam, Rasulullah ﷺ’e: ‘Bunun annesi (Ravâha’nın kızı) malımın bir kısmını buna hibe etmemi istedi. (Bu hususta ne buyurursunuz?)’ dedi. Rasulullah ﷺ ‘Senin ondan başka çocuğun var mı?’ diye sordu. Babam, “Evet.” deyince, ‘Hepsine bunun gibi bağışta bulundun mu?’ diye sordu. Babam, ‘Hayır.’ cevabını verince Rasulullah ﷺ: ‘Ben zulme ve haksızlığa şahitlik yapmam!’ buyurdu.”[6]
İslam Kardeşliği
Efendimiz ﷺ ensar ve muhaciri birer birer birbirleriyle kardeş ilan ettikten sonra Ensar-ı Kiram’a şöyle hitap etti: “Muhakkak kardeşleriniz mallarını ve evlatlarını terk ederek size geldiler.” Ensar: “Mallarımız aramızda ortaktır.” dediler. Efendimiz ﷺ: “Bundan daha fazlası yok mu?” diye sordu. “Bundan fazlası nedir ey Allah’ın rasulü?” diye soruldu. Efendimiz ﷺ: “Onlar bahçıvanlık yapmayı bilmezler. Siz onlar için bahçe işlerini yapın ve meyveleri aranızda paylaştırın.” Ensar-ı Kiram bunu da seve seve kabul etmiştir.[7] Ensar-ı Kiram’ın bu davranışı Cenab-ı Hak tarafından şu ifadelerle övülmüş ve kıyamete kadar övülmeye devam edecektir: “Onlardan önce bu yurda yerleşmiş ve gönülden inanmış olanlar, kendilerine göç edip gelenleri severler, onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar; ihtiyaç içinde olsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin bencilliğinden korunmayı başarırsa işte kurtuluşa erecekler onlardır.”[8]
Efendimiz ﷺ İslam devletini bu temel üzerine kurmuştur. Birbirleriyle İslam kardeşliği dışında hiçbir bağı bulunmayan Müslümanlar, aynı bedenin uzuvları gibi birbirlerine bağlanmışlardır. Tabi Müslümanlar arasında tesis edilen kardeşlik Efendimiz ﷺ’in tavsiyeleriyle sürekli canlı tutulmuş; her daim kardeşlik ahlakı geliştirilmiştir. Müminlerin birbirlerine karşı davranışları hususunda Peygamber ﷺ’in şu beyanları önümüzü aydınlatacaktır:
Hz. Peygamber’in İslam Kardeşliği Hususundaki Bazı Sözleri
“Sizden biriniz, kendisi için istediğini kardeşi için de istemediği sürece iman etmiş olmaz.”[9]
“Müslüman, diğer bir Müslüman için, tuğlalarının birbirini kuvvetlendirdiği bina gibidir.” Efendimiz ﷺ bunları söylerken parmaklarını birbirine geçirdi.[10]
“Zandan sakının zira zan sözlerin en yalanıdır. İnsanların ne konuştuklarını dinlemeyin, ayıp araştırmayın. Birbirinize buğz etmeyin. Ey Allah’ın kulları, kardeş olun.”[11]
“Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez. Allah ﷻ Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümanın sıkıntısını giderirse, Allah Teâlâ da o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslümanın ayıp ve kusurunu örterse, Allah Teâlâ da o kimsenin ayıp ve kusurunu örter.”[12]
İLGİLİ YAZILAR:
Müslümanlar Sağlam Bir Bina Gibidir | Birliğin Önemi
[1] Buhârî, (6011).
[2] Aliyyü’l-Kârî, Mirkâtü’l-Mefâtîh, Dâru’l-Fikr, 2002, VII/3102.
[3] Şemsüddîn ed-Dimeşkî, Siyer-u E’lâmî’n-Nübelâ, Dâru’l-Hadîs, 2006, IV/426; İbn Hacer el-Askalânî, Tehzîbü’t-Tehzîb, Matbaatü Dâirati’l-Maarif, h. 1326, X/447.
[4] Buhârî, (717).
[5] Buhârî, (52).
[6] Müslim, (1623); Buhârî, (2650).
[7] İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, Dâr-u Hicr, 1997, IV/565.
[8] Haşr Sûresi, 9. https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Ha%C5%9Fr-suresi/5132/6-10-ayet-tefsiri
[9] Buhârî, (13).
[10] Buhârî, (481).
[11] Müslim, (2563).
[12] Müslim, (2580).