Yolculuk, insanoğlunun dünyaya gönderilmesiyle başlayan tarihinde, onun peşini hiç bırakmayan bir hadisedir. Bu olay, her ne şey için olursa olsun bir takım sıkıntı ve güçlükleri beraberinde getirmiştir. İşte bu sıkıntı ve güçlükleri, yüce dinimiz İslam da belli şartlar altında dikkate almış ve yolcu olarak kabul ettiği mensuplarına bazı kolaylıklar sağlamıştır. Yolcu olan kimsenin dört rekâtlı farz namazlarını iki rekât olarak kılması ve Ramazan ayında yolcu olma durumu devam ettiği müddetçe, başka bir günde oruç tutulması şartıyla, o gün oruç tutmamaya izin vermesi gibi kolaylıklar bunlardan bazılarıdır.
Seferde namazın kısaltılması ile ilgili şu rivayeti zikredebiliriz:
Ya’lâ b. Ümeyye’den şöyle rivayet edildi: Ben Ömer b. Hattab (radıyallahu anh)’a şöyle dedim: “İnsanların namazlarını kısalttıklarını görüyor musun? Halbuki Allah ﷻ: ‘Yeryüzünde yolculuğa çıktığınız zaman, o kâfir olmuş kimselerin size saldırmasından korkarsanız, o namazdan bir kısmını kısaltmanızda sizin üzerinize hiçbir günah yoktur. Çünkü kâfirler gerçekten size pek açık bir düşman olmuşlardır.’[1] buyuruyor. Ancak şu an böyle bir korku yok.” Ömer (radıyallahu anh) bana şöyle karşılık verdi: “Ben de senin gibi bu durumu garipsemiştim. Akabinde bu hadiseyi Efendimiz ﷺ’e sorduğumda bana: ‘Bu (namazlardaki kısaltma kolaylığı), Allah ﷻ’nün size ihsanda bulunmuş olduğu bir sadakadır. Öyleyse siz de bu ihsanını kabul edin’ buyurmuşlardı.”[2]
Sefer, lügatte herhangi bir yere gitmektir. Bunun karşıtı ise “ikamet” kelimesidir. Dinî kullanım olarak yolculuk, belli bir mesafeyi katetmektir ki bu mesafe orta bir yürüyüşle üç günlük[3] bir uzaklığa denk gelmektedir. Sefer müddetinin on sekiz fersahlık[4] bir mesafeden ibaret olduğu söylenmiştir.[5] Bu uzaklığa şu an yaklaşık 90 km olarak itibar edilmektedir. Bulunduğu yerden, seferi mesafe olan 90 km’den daha uzak bir yere gitmeyi kasteden kişi, gideceği yerde 15 günden az kalma niyetinde ise orada namazlarını seferi olarak kılar.
Hanefi mezhebine göre; sefer şartları tutan kimsenin namazını kısaltması vaciptir. Bu yüzden iki rekât kılması gereken bir farz namazı dört rekât kılması tahrîmen mekruhtur. Buna rağmen, iki rekât kılar ve teşehhütte bulunduktan -yani birinci oturuşu yaptıktan- sonra iki rekât daha kılacak olursa farzı yerine getirmiş olur. Son iki rekât nafile olur.[6] Buna binaen; seferi olan bir kimse, mukim (yolcu olmayan) bir kimseye namaz kıldıracak olsa, birinci oturuştan sonra üçüncü rekâta kalktığı takdirde arkasında namaz kılan mukim kimsenin namazı olmaz.[7] Ancak ikinci rekâtın sonunda oturmadan kalkacak olsa kendi namazı da geçerli olmaz ve tekrar kılması gerekir.
[1] Nisa, (101).
[2] Ebû Dâvud, (1202).
[3] Orta bir yürüyüşle günde 6 saatlik yolculuk yapılabileceği dolayısıyla 3 günlük yolculuğun toplamda 18 saatlik yürüyüşe eşit bir yolculuk olacağı kabul edilmiştir.
[4] Fersah, 12.000 adıma veya 1 saatlik yola denk geldiği kabul edilen eski ölçü birimidir.
[5] Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, Yasin yay., s. 231, 232.
[6] a.y.
[7] İbnü’l-Hümam, Fethu’l-Kadîr, Dâru’l-Fikr, II/42.