Menkul ve gayrimenkul malları olan aynı zamanda da borçları bulunan kişi zekât hesabını şöyle yapmalıdır: Öncelikle ev, arsa gibi gayrimenkul mallar -ticaret malı olmadıkları takdirde- zekâta tabi değillerdir.[1] Bu mallar zekât hesabına katılmaz. Kişinin elinde bulundurduğu altın, dolar, Türk lirası gibi menkul mallar toplanır ve borçları bu toplamdan düşülür. Kalan miktar nisabın üzerindeyse bu kişi zekât vermekle yükümlüdür. Nisap miktarına ulaşmıyorsa zekât vermez.
Bu konuyu bir misalle açıklayalım. Nisap miktarının 25.000 lira olduğu bir vakitte Ahmet’in iki dairesi, iki binek aracı, bir arsası, 70.000 lira değerinde dövizi ve altını, 20.000 lira parası, 40.000 lira alacağı ve 100.000 lira borcu olduğunu varsayalım. Bu kişi zekat hesabını şöyle yapacaktır: Eğer daireleri ve araçları alıp satmıyor yani ticaret malı olarak kullanmıyorsa onlar hesaba katılmaz. Dolayısıyla Ahmet’in zekâta taalluk eden 70.000 + 20.000 + 40.000 = 130.000 liralık malı bulunmaktadır. Aynı zamanda 100.000 lira da borcu bulunmaktadır.
Toplam malından borcunu çıkardığımızda zekât vermesi gereken 30.000 lirası kaldığını görürüz. Bu miktar nisap miktarının üzerinde olduğu için bu kişi zekât verecektir. Şayet geçen yıldan zenginse yılı dolduğunda bu hesabı yapacak ve o günkü miktar üzerinden zekât verecektir. Şayet önceden zengin değilse aradaki farkın 25.000 liraya ulaştığı günü tespit edecek ve o günün tarihini atacaktır. O tarihin üzerinden hicri bir yıl geçtikten sonra bu hesabı tekrar yapacak ve zekâtını verecektir.
Eğer evleri ve araçları ticaret malı olarak kullanıyorsa onların değerlerini de hesaba ekleyecektir. Dairelerin 300.000, araçların 100.000 lira ettiğini varsayalım. İki daire 600.000, iki araç 200.000 toplam 800.000 lira değerindedir. Dolayısıyla Ahmet’in, 800.000 + 30.000 = 830.000 lira üzerinden zekâtını vermesi gerekecektir.
Zekat konusundaki diğer makalelerimize buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
[1] Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, KİTAŞ, 2002, s. 392.