KÖTÜLÜK PROBLEMİ

Neden Kötülükler ve Felaketler Var? Allah Kötülüğe Neden İzin Veriyor ?


Mevlâ’nın kudreti sonsuz ve sınırsızdır. O’nun kudretinde azalma veya kudretinin yetmemesi gibi bir durum söz konusu değildir. İrade ettiği şeyi dilediği anda yaratır veya bu gücüyle var olan şeyi yok edebilir. Bütün insanlar ve cinler güçlerini birleştirip toplansalar geceyi gündüze, gündüzü geceye çeviremezlerken Allah-u Teala Hazretleri Kur’an-ı Keriminde ifade ettiği üzere:

﴾وَإِذَا قَضَى أَمْراً فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُن فَيَكُونُ﴿

“O, bir işi yapmayı isteyince ona yalnız “ol!” der, o da oluverir.” (Bakara Sûresi 117)

Burada “Herşeye gücü yeten Allah niye hastalıkları, zulmü, fakirliği yok etmiyor” şeklinde bir sorunun yöneltilmesi, meselenin tam anlamıyla kavranamamasından kaynaklanmaktadır.

Evet, Allah herşeye kâdirdir. Ancak bununla beraber bu dünyayı imtihan için yaratmıştır. Dolayısıyla bu hayatın amacı Yaradanı tanımak ve bunun sonucu olarak Ona en güzel şekilde kulluk yapmaktır. Nitekim Mülk Sûresinde Cenab-ı Mevlâ bu hakikati şöyle ifade etmektedir.

﴾اَلَّذ۪ي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيٰوةَ لِيَبْلُوَكُمْ اَيُّـكُمْ اَحْسَنُ عَمَلاً﴿

“O, hanginizin daha güzel amel edeceğini imtihan etmek için ölümü de hayatı da yaratandır.” (Mülk Sûresi 2)

Evvela şunu bilmek gerekiyor ki, bir şeyin hakikati, ancak zıttının bilinmesiyle anlaşılır. Tıpkı Kekeme olan bir kimseyi gördüğümüz zaman konuşma nimetinin ne kadar değerli olduğunu anladığımız gibi. İşte “Kötülük Problemi diye bilinen bu meseleyi bu şekilde ele almaya çalışacağız.

Dünyada hiçbir hastalık olmasaydı da Şafii olan Allah’ın Şifa verdiğini hiç bilmeseydik, ya da açlık ve fakirlik olmasaydı da Rezzak olan Allah’ın “Rızık veren” olduğunu hiç anlamasaydık ve dolayısıyla Yaratıcıyı tam manasıyla tanımasaydık, asıl kusur bu olmaz mıydı? Mevlâya karşı kulluk vazifelerimizi yerine getirip cenneti kazanmak için evvela O’nu tanımak ve bilmek gerek. Eğer bunlar Rabbi tanımaya vesile oluyor ve cenneti kazandıracak olan kulluk vazifelerimizi hatırlatıyorsa asla kusur değildir.

Hiç asi olmayıp hep itaatkâr olan insanların dünya hayatında sıkıntı çekmeleri, Allahın onlara zulmettiği anlamına gelmez. Cenab-ı Hak imtihan gereği isyan eden kullarına hastalık ve fakirlik benzeri sıkıntı verebileceği gibi itaat eden kullarını da bu şekilde sınayabilir. Hatta tarihe bakacak olursak, küçük çocuklar tarafından taşlanan, aylarca aç ve susuz bırakılan Muhammed Mustafa (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) gibi en çok eziyet çekenler peygamberler olmuştur. Kaldı ki Peygamberler, Allah’u Teâla tarafından insanlara hakkı öğretip irşat etmesi için seçilmiş üstün şahsiyetlerdir.

Bir cümleyle özetleyecek olursak, tamamıyla imtihan olan bu dünyayı; sıkıntı, dert ve hiçbir musibetin olmadığı cennet ile karıştırmamak lazım.

Bir Müslüman için asıl olan ahiretidir. Fâni olan ve elbet bir gün son bulacak olan bu hayatı değil, sonsuz ve ebedi olan ahiret hayatını tercih etmelidir. Zira akıllı bir kimse, sınırlı bir hayatta rahat ve huzurlu yaşamak yerine hiç son bulmayacak bir hayatta rahat olmayı isteyecektir. Bu dünyada zaman zaman bazı eziyetler ve huzursuzluklar olabiliyor. Ancak bu huzursuzluklar eğer bir gün son bulacak ve çekilen bu eziyetler karşısında sonsuz olan ahiret yurdunda hatalarımız ve günahlarımız örtülecekse ve cennette daha yüksek bir mertebe kazandıracaksa bu asla kusur değildir.

Nitekim Rasulullah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Buhârî ve Müslimde de geçen bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır:

مَا يُصِيبُ المُسْلِمَ، مِنْ نَصَبٍ وَلاَ وَصَبٍ، وَلاَ هَمٍّ وَلاَ حُزْنٍ وَلاَ أَذًى وَلاَ غَمٍّ، حَتَّى الشَّوْكَةِ يُشَاكُهَا، إِلَّا كَفَّرَ اللَّهُ بِهَا مِنْ خَطَايَاهُ

“Müslümânın vücûduna batan bir dikene varıncaya kadar yorgunluk, hastalık, gelecekten kederlenme, geçmişten hüzünlenme, başkalarından gelen eza ve iç sıkıntısı isabet ederse, bu ona keffaret olur. Allah muhakkak ki bu musibetleri sebebiyle o müslümânın günâhlarını örter.”[1]


Aslında bu meselenin gölgesinde bırakılarak göz ardı edilen, madalyonun bir de diğer yüzü var.

“İyilik Problemi!” 

Dünyada bu kadar güzellik, mutluluk ve iyi niyetin var olması aslında mutlak manada iyi bir yaratıcının varlığına işaret değil midir?

Hadd-i zatında “Kötülük Problemi” diye anlatılan olayların, hayatta var olan bütün güzelliklere göre çok daha az olduğu aşikardır. Mesela kaza yapılan yolculukların kazasız geçen yolculuklara, sakat doğan insanların sağlıklı doğanlara, deprem olan zamanların olmayan zamanlara nisbetle çok daha az olduğu için birbirleriyle kıyas dahi edilemez.

İyiliklere nisbetle çok daha az olan “Kötülük Problemi”, madem ki bir yaratıcının varlığına ya da yokluğuna delil olacak, o halde bu, ancak sonsuz ilim ve hikmet sahibi bir yaratıcının varlığına delil olur.


[1] Buhârî, 5641; Müslim, 2573

Hakkında MEŞİHAT

Dini soruların cevap kapısı. İslam'a dair tüm sorularınızı Whatsapp aracılığıyla bize sorabilir; arama kısmından sitemizdeki yüzlerce cevaba ulaşabilirsiniz.

Ayrıca Bakınız

Şefaat Yazıları (1): Şefaat Ne Demektir?

Şefaat kelimesinin sözlük ve literatürdeki anlamı...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir