Peygamberlere İman | Peygamber, Resul ve Nebi Ne Demektir?

Bütün noksanlıklardan münezzeh olan Allah-u Teâlâ “Ahsen-i takvim (en güzel şekil)”[1] üzere insanları yarattı ve onlara kendisini bulabilmeleri ve ibadet etmeleri için akıl ihsan etti. Bununla beraber sırf biz aciz kullarına acıdığından dolayı fazlı ve keremiyle, bizlere birçok peygamber gönderdi. Nitekim Kur’an-ı Mecîd’inde de:

لقَدْ مَنَّ الله عَلَى المؤمنين اِذْ بَعَثَ فيهم رَسُولًا مِنْ اَنْفُسِهِمْ

Andolsun ki; Muhakkak Allah ﷻ inananlara karşı, onlara içlerinden bir peygamber göndermekle büyük bir iyilikte bulunmuştur.”[2] buyurmuştur.

İşte biz de bu yazımızda “Peygamberlere iman, Peygamber, Resul ve Nebi ne demektir? Peygamberlerin Sıfatları Nelerdir? Peygamberlerin sayısı kaçtır?” sorularını cevaplayacağız.

Peygamberlere İman

Mevla Teâlâ Hazretleri insanları yoktan var etmiş ve onları birtakım şeylerle mesul tutmuştur. Aciz olan bu insan ise mesul tutulmuş olduğu şeyi tam manasıyla bilemez. İşte Allah-u Teâlâ da bunu bildiği için zorunda olmadığı halde bu aciz olan kullarına peygamberler, yani bu mesuliyetlerini öğretecek birtakım insanlar göndermiştir. Bu yüce insanlara (peygamberlere) iman etmekle de bütün insanlığı yükümlü tutmuştur.

Peygamber, Resul ve Nebi Ne Demektir?

Peygamber lafzı aslen Farsça bir kelime olup lugatta, “bir haberi getirip bildiren” kimseye denir. Din ıstılahında ise Allah-u Teâlâ tarafından kullarına dinini bildirmesi için vazifelendirilen kişilerin tamamına kullanılır.

Resul lafzı lugatta elçi anlamına gelmektedir. Nebi lafzı ise haber veren manasına gelmektedir. Din ıstılahında ise kendisine yeni bir kitap ve şeriat verilen ve bir ümmete gönderilen zata resul, kendisine yeni bir kitap ve şeriat verilmeyip bilakis kendisinden önce gelen resulün kitap ve şeriatını tebliğ eden zata ise nebi denir. Bu durumda her Resule Nebi veya Peygamber denilebilir ama her Nebi veya Peygambere Resul denemez.[3]

Başka bir görüşe göre Resul ve Nebi lafzı aynı anlamdadırlar. Buna göre her Resule Nebi her Nebi olan zata da Resul denilebilir.[4]

Peygamberlerin Sıfatları Nelerdir?

Allah-u Teâlâ’nın bizlere rahmet olarak göndermiş olduğu bu peygamberlerin sahip olması gereken, yani onlara vacip olan birtakım sıfatlar vardır. Bunlar ise beş tanedir:

1- İsmet

Yüce peygamberlerin gizli ve açık her türlü günahtan ve onlara yaraşmayacak her hal ve durumdan uzak olmalarıdır.
Bu sıfatın zıttı olan günah işleme (masiyet) de onlar hakkında imkansızdır. Çünkü eğer onlar günah işleseydi, o zaman bizim de onlara uyarak o günahı yapmamız gerekecekti. Zira Allah-u Teâlâ bize, onlara uymamızı emretti. Allah-u Teâlâ’nın da günahı emretmesi imkansızdır. Bu sebeple peygamber efendilerimizden gerek peygamberlik öncesi gerek peygamberlik sonrası herhangi bir küfür veya büyük günah sadır olmamıştır.

Bazı peygamberlerin günah işlediklerine dair birtakım ayet veya hadisler varit olmuşsa da bunlar tefsir kitaplarında ve hadis-i nebevi şerhlerinde, peygamberlere yaraşacak en güzel şekilde tevil edilmiştir. Bize düşen ise bu gibi şeylerle karşılaştığımız vakitte bunların tevili hakkında mahir alimlere müracaat etmektir. Ta ki bunların tevilini anlayalım ve itikadımız da ehli sünnet itikadına uygun olsun.[5]

2- Emanet

Enbiya-i Kiram hazretlerinin, sözünde, fiilinde kısacası her hallerinde emin (güvenilir) kimseler olmalarıdır. Bunun zıttı ise hıyanettir ki bu yüce zatlar hakkında düşünülemez. Çünkü bu makama yani insanları hak yola davete ve ilahi sırlara vakıf olacak kimsenin hain olması düşünülemez. Mevla Teâlâ Hazretleri de Kur’an-ı Hakîm’de:

وَمَا كَانَ لِنَبِيٍّ اَنْ يَغُلَّۜ

Hainlik yapmak hiçbir peygamber için olmuş değildir.” buyurmuştur.[6]

3- Sıdk

Peygamber efendilerimizin, dini hükümleri tebliğ etmekte ve sair işlerinde doğru sözlü olmalarına denir. Bunun zıttı olan kizb yani yalan söyleme ise onlar hakkında imkansızdır. Çünkü eğer sıdk yani doğru sözlü olma onlar hakkında vacip olmasaydı o zaman yalan söylemeleri gerecekti ki bu büyük günahlardandır. Bu da ismet ve emanet sıfatına ters düşecektir. Ayrıca Allah-u Teâlâ bu peygamberleri mucizeler ile desteklemiştir. Eğer onlar yalan söyleyebilir der isek o zaman Allah-u Teâlâ’nın yalancıları desteklediği sonucuna varırız ki bu da Allah-u Teâlâ hakkında düşünülemez. Çünkü yalan söyleyeni yalanı hususunda desteklemek aynı yalan söylemek gibidir.[7] Bununla beraber Kahhar olan Allah-u Teâlâ da Kur’an-ı Mecid’inde:

وَلَوْ تَقَوَّلَ عَلَيْنَا بَعْضَ الْاَقَاو۪يلِۙ ﴿٤٤﴾ لَاَخَذْنَا مِنْهُ بِالْيَم۪ينِۙ ﴿٤٥﴾ ثُمَّ لَقَطَعْنَا مِنْهُ الْوَت۪ينَۘ

Eğer peygamber bize atfen bazı sözler uydurmuş olsaydı, Elbette onu kıskıvrak yakalardık. Sonra onun can damarını koparırdık.” buyurmuştur.[8]

4- Fetanet

Zeki, uyanık, ileri görüşlü olmak demektir. Bunun zıttı ise gaflet yani dalgınlık ve dikkatsizliktir. Aynı şekilde fetanet sıfatı da peygamberler hakkında lazımdır. Çünkü fetanet dediğimiz zeki ve ileri görüşlü olmak onlarda bulunmasaydı o zaman insanlara delil getirmekte veya onları doğru yola ikna etmede aciz kalacaklardı ki bu da gönderilmiş oldukları makamın şartlarına aykırı olacaktır.

5- Dini tebliğ etmek

Allah-u Teâlâ’nın emretmiş olduğu şeyleri ümmetine tebliğ etmesi yani onlara ulaştırması ve açıklamasıdır. Bunun zıttı ise tebliği emredilen şeyi gizlemektir. Bu ise onlar hakkında imkânsızdır. Çünkü tebliği emredilen şeyi tebliğ etmeyip onu gizleseler veya o konu hakkında sussalar o zaman yapmakla yükümlü oldukları görevlerine hıyanet etmiş olurlar. Biz de geride hıyanetin onlar hakkında muhal olduğunu söylemiştik. Allah-u zül-Celal hazretleri de Kur’an-ı Kerim’de:

يا اَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ ما اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ ربك وَاِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رسالته

Ey Resul rabbinden sana indirilmiş olanı tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, onun Risalet’ini ulaştırmış olmazsın.” buyurmuştur.[9]

Peygamberler Hakkında Caiz Olan Şeyler

Peygamberler hakkında caiz olan şeylere gelince, ki bunlar diğer insanlar gibi yemek, içmek, evlenmek, alışveriş yapmak, risalet makamına halel getirmeyecek ve insanları kendisinden nefret ettirmeyecek hastalıklardır. Ancak bu yüce zatların evlenmeye engel teşkil edecek haller, düşük mesleklerle uğraşmak, cüzzam, körlük, sağırlık ve uzun süre baygınlık gibi durumlarda olmaları caiz değildir. Çünkü bu haller bulunmuş oldukları makama zıt olan durumlardır. Kısacası bu yüce makama yaraşmayacak her halden uzaktırlar.

Peygamberlerin, tebliği emredilen veya emredilmeyen haberlerinde sehiv (kasıtsız hata) söz konusu değildir. Çünkü bu imanı zayıf olan kimselerde şüphe meydana getirir.
Ancak ister tebliği emredilsin ister emredilmesin fiillerinde meydana gelecek sehiv (kasıtsız hata) caizdir. Çünkü bu sehiv (kasıtsız hata)da insanların, ibadetlerinde sehiv meydana geldiğinde ne yapacaklarını görmesi gibi bir hikmet bulunmaktadır. Şu kadar var ki fiille olan delalet sözle olan delaletten daha açıktır.

Bu yüce zatlar hakkında nisyan (unutma)nın vaki olmasına gelince ki bu ister kavli ister fiili olsun tebliği emredilen konularda bunları insanlara tebliğ etmeden gerçekleşmesi düşünülemez. Tebliğ ettikten sonra ise o zaman bu nisyan (unutma) gerçekleşebilir. Çünkü Allah-u Teâlâ’nın burada bizim bilmediğimiz bir hikmeti vardır.[10]

Peygamberlerin Sayısı Kaçtır?

Peygamberlerin sayıları hakkında bir takım hadisi şerifler bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi ise şöyledir:

قَالَ: قُلْتُ: يَا رَسُولَ اللهِ، كَمْ وَفَّى عِدَّةُ الْأَنْبِيَاءِ؟ قَالَ: ” مِائَةُ أَلْفٍ وَأَرْبَعَةٌ وَعِشْرُونَ أَلْفًا الرُّسُلُ مِنْ ذَلِكَ ثَلَاثُ مِائَةٍ وَخَمْسَةَ عَشَرَ جَمًّا غَفِيرًا

“Ebû Zer el-Gıfârî (radıyallahu anh) buyurdu ki: ‘Ya Rasulellah peygamberlerin sayısı kaça ulaşmıştır?’ dedim. Peygamber efendimiz ise ‘124,000’dir. Bunlardan 315 kadarı ise resul olarak gönderilmiştir.’ buyurdu.”[11]

Ancak bu hadisi şeriflerden hiçbiri, inanç esası oluşturacak kuvvette nakledilmediği ve peygamberlerin sayıları hakkında farklı farklı rivayetler bulunduğu için en salim görüş, belli bir sayı belirtmemektir. Nitekim Allah-u Teâlâ’da Kur’an-ı Hakim’inde:

مِنْهُم مَّن قَصَصْنَا عَلَيْكَ وَمِنْهُم مَّن لَّمْ نَقْصُصْ عَلَيْكَ

Onlardan bir kısmını sana anlattık, bir kısmını ise anlatmadık.” buyurmuştur.[12]

Bununla beraber Kur’an-ı Kerimde toplam 25 peygamberin ismi geçmektedir.

Bunlar:

Hz. Âdem, Hz. İdris, Hz. Nuh, Hz. Hud, Hz. Salih, Hz. İbrahim, Hz. Lût, Hz. İsmail, Hz. İshak, Hz. Eyüp, Hz. Yusuf, Hz. Yakup, Hz. Şuayb, Hz. Musa, Hz. Harun, Hz. Zülkifl, Hz. Davud, Hz. Süleyman, Hz. Elyesa’, Hz. İlyas, Hz. Yunus, Hz. Zekeriya, Hz. Yahya, Hz. İsa ve Hz. Muhammed Mustafa Efendimizdir (aleyhimusselam).

Ayrıca bu peygamber efendilerimizin isimlerinin zikredildiği ayet-i kerimeler de şunlardır:

مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِۜ

O, Allah’ın elçisi Muhammed’dir.[13]

وَتِلْكَ حُجَّتُنَٓا اٰتَيْنَاهَٓا اِبْرٰه۪يمَ عَلٰى قَوْمِه۪ۜ نَرْفَعُ دَرَجَاتٍ مَنْ نَشَٓاءُۜ اِنَّ رَبَّكَ حَك۪يمٌ عَل۪يمٌ ﴿ ٨٣ ﴾ وَوَهَبْنَا لَهُٓ اِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَۜ كُلًّا هَدَيْنَاۚ وَنُوحًا هَدَيْنَا مِنْ قَبْلُ وَمِنْ ذُرِّيَّتِه۪ دَاوُ۫دَ وَسُلَيْمٰنَ وَاَيُّوبَ وَيُوسُفَ وَمُوسٰى وَهٰرُونَۜ وَكَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَۙ ﴿ ٨٤ ﴾ وَزَكَرِيَّا وَيَحْيٰى وَع۪يسٰى وَاِلْيَاسَۜ كُلٌّ مِنَ الصَّالِح۪ينَۙ ﴿ ٨٥ ﴾ وَاِسْمٰع۪يلَ وَالْيَسَعَ وَيُونُسَ وَلُوطًاۜ وَكُلًّا فَضَّلْنَا عَلَى الْعَالَم۪ينَۙ

İşte bu, kavmine karşı İbrahim’e verdiğimiz delillerimizdir. Biz dilediğimiz kimselerin derecelerini yükseltiriz. Şüphesiz ki senin Rabbin hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir. Biz O’na İshak ve (İshak’ın oğlu) Yakup’u da armağan ettik; hepsini de doğru yola ilettik. Daha önce de Nuh’u ve O’nun soyundan Davud’u, Süleyman’ı, Eyyub’u, Yusuf’u, Musa’yı ve Harun’u doğru yola iletmiştik; biz iyi davrananları işte böyle mükâfatlandırırız. Zekeriyya, Yahya, İsa ve İlyas’ı da (doğru yola iletmiştik). Hepsi de iyilerden idi. İsmail, Elyesa’, Yunus ve Lût’u da (hidayete erdirdik). Hepsini âlemlere üstün kıldık.[14]

وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِدْر۪يسَ وَذَا الْكِفْلِۜ كُلٌّ مِنَ الصَّابِر۪ينَۚ ﴿ ٨٥ ﴾ وَاَدْخَلْنَاهُمْ ف۪ي رَحْمَتِنَاۜ اِنَّهُمْ مِنَ الصَّالِح۪ينَ

İsmâil’i, İdrîs’i ve Zülkifl’i de yâd et. Hepsi de sabreden kimselerdendi. Onları rahmetimize kabul ettik. Onlar hakikaten iyi kimselerdi.[15]

وَاِلٰى عَادٍ اَخَاهُمْ هُودًاۜ قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ اِنْ اَنْتُمْ اِلَّا مُفْتَرُونَ ﴿ ٥٠ ﴾

Âd kavmine de kardeşleri Hûd’u gönderdik. Dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin; O’ndan başka tanrınız yoktur, siz sadece uydurmaktasınız.[16]

وَاِلٰى ثَمُودَ اَخَاهُمْ صَالِحًاۢ قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ

Semûd kavmine de kardeşleri Sâlih’i gönderdik. Dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin; sizin O’ndan başka tanrınız yoktur.[17]

وَاِلٰى مَدْيَنَ اَخَاهُمْ شُعَيْبًاۜ قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ

Medyen’e de kardeşleri Şuayb’ı gönderdik. Onlara şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin, O’ndan başka tanrınız yoktur.[18]

اِنَّ اللّٰهَ اصْطَفٰٓى اٰدَمَ وَنُوحًا وَاٰلَ اِبْرٰه۪يمَ وَاٰلَ عِمْرٰنَ عَلَى الْعَالَم۪ينَۙ

Allah, Âdem’i, Nûh’u, İbrâhim ailesini ve İmrân ailesini seçip âlemlere (bütün yaratılmışlara) üstün kıldı.[19]

Netice

Bütün bu zikredilenlerden sonra bizlere vacip olan, gönderilen bütün peygamberlere icmali olarak, Kur’an-ı Kerim’de zikri geçen 25 peygambere ise tafsili olarak iman etmektir.

[1] et-Tîn, 4.

[2] Âl-i İmrân, 164.

[3] Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, İsmailağa Yayınları,32-33.

[4] Ömer Nasuhi Bilmen, Muvazzah İlmi Kelam, Semerkand, 176.

[5] Hüseyin el-Cisr et-Tarâblusî, el-Husûnü’l-Hamîdiyye, Hanifiyye Yayınevi, 56.

[6] Âl-i İmrân, 161.

[7] Ömer Nasuhi Bilmen, Muvazzah İlmi Kelam, Semerkand, 195.

[8] Hâkka, 44-46.

[9] Mâide, 67.

[10] Hüseyin el-Cisr et-Tarâblusî, el-Husûnü’l-Hamîdiyye, Hanifiyye Yayınevi, 58.

[11] Ahmed bin Hanbel, Müsned, el-Müessesetü’r-Risale, XXXVI, 519.

[12] Mümin suresi 78

[13] Fetih, 29.

[14] En’âm, 83-86.

[15] Enbiyâ, 85-86.

[16] Hûd, 50.

[17] Hud, 61.

[18] Hûd, 85.

[19] Âl-i İmrân, 33.

Hakkında MEŞİHAT

Dini soruların cevap kapısı. İslam'a dair tüm sorularınızı Whatsapp aracılığıyla bize sorabilir; arama kısmından sitemizdeki yüzlerce cevaba ulaşabilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir