Sakal Kesmenin ve Uzatmanın Hükmü

Modern İslam anlayışlarının hüküm sürmeye başladığı günümüzde birçok İslâmî mesele ihtilaf mevzusu haline gelmiştir. Mütevatir bir sünnet olan sakal bırakmak da hakkında çok konuşulan; kimileri tarafından farz denirken kimileri tarafından dini bir şey olmadığı, kişisel tercih meselesi olduğu beyan edilen bir konudur. Hakkında çok farklı fikirlerin serdedildiği sakal kesmenin ve uzatmanın hükmü meselesini, ayet-i kerimeler, hadis-i şerifler ve ulemanın beyanları ışığında incelemeye çalışacağız.

Makale boyunca “kesmek” ifadesi ile kastedilecek olan -aksi belirtilmediği müddetçe- sakalı kökünden kazımaktır.

Kur’an-ı Kerim’de Sakal

Sakal manasına gelen “lihye” kelimesi, Kur’an-ı Kerim’de sadece Harun (aleyhisselam)’ın Musa (aleyhisselam)’a hitaben söylediği şu cümlede geçmektedir: “O şöyle cevap verdi: “Ey anamın oğlu! Sakalımı saçımı çekme.[1]

Hadis-i Şeriflerde Sakal

Sakal hususunda Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in birçok hadis-i şerifi bulunmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır:

أَحْفُوا الشَّوَارِبَ وَأَعْفُوا اللِّحَى

Bıyıklarınızı kısaltın, sakallarınızı bırakın.[2]

خَالِفُوا الْمُشْرِكِينَ أَحْفُوا الشَّوَارِبَ، وَأَوْفُوا اللِّحَى

Müşriklere muhalefet edin! Bıyıklarınızı kısaltın, sakallarınızı bırakın.[3]

جُزُّوا الشَّوَارِبَ، وَأَرْخُوا اللِّحَى خَالِفُوا الْمَجُوسَ

Bıyıklarınızı kısaltın, sakallarınızı bırakın. Mecusilere muhalefet edin.[4]

انْهَكُوا الشَّوَارِبَ، وَأَعْفُوا اللِّحَى

Bıyıklarınızı kısaltın, sakallarınızı bırakın.[5]

عَشْرٌ مِنَ الْفِطْرَةِ قَصُّ الشَّارِبِ وَإِعْفَاءُ اللِّحْيَةِ وَالسِّوَاكُ وَالِاسْتِنْشَاقُ بِالْمَاءِ وَقَصُّ الْأَظْفَارِ وَغَسْلُ الْبَرَاجِمِ وَنَتْفُ الْإِبِطِ وَحَلْقُ الْعَانَةِ وَانْتِقَاصُ الْمَاءِ، يَعْنِي الِاسْتِنْجَاءَ

On şey fıtrattandır: Bıyıkları kısaltmak, sakalı uzatmak, misvak kullanmak, su çekerek burnu temizlemek, tırnakları kesmek, parmak boğumlarını yıkamak, koltuk altındaki tüyleri yolmak, kasıktaki kılları kesmek ve büyük abdestten sonra su ile temizlenmek.” Ravi: ‘Onuncuyu unuttum ama mazmaza olduğunu zannediyorum.’[6]

Sakal Hususunda Ulemanın Kavilleri

İmam Muhammed eş-Şeybânî: “Bir kimsenin sakalı kesilse ve yeniden çıkmasa kesen kişinin tam bir uzuv diyeti ödemesi gerekir.[7]

Kâsânî: “Sakal kesilmesi uzuv kesilmesi kabilinden bir fiildir. Zira Allah Teâlâ erkekleri sakallarıyla; kadınları ise saç örgüleriyle güzelleştirmiştir.[8]

Haskefî ed-Dimeşkî: “Erkeklere sakal kesmeleri haramdır.[9]

İbn Âbidîn: “Bazı batılıların yaptığı gibi sakalı bir tutamdan az kalacak şekilde yahut kökünden kesmeye hiçbir âlim fetva vermemiştir.[10]

İmam Nevevî eş-Şafiî: “Bazı Perslerin alışkanlıklarından olan sakal kazımayı şeriat yasaklamıştır.[11]

Kâdı İyâz: ‘Sakalı kazımak, kısaltmak ve yakmak mekruhtur.’[12]

İmam Kurtubî: “Sakalı kazımak caiz değildir.[13]

Desûkî el-Mâlikî: “Erkeğin sakalını ve bıyığını kazıması haramdır. Bu fiili işleyenler cezalandırılır.[14]

İbnü’l-Kattân el-Hanbelî: “Sakalın tamamını kesmenin çirkin bir fiil olup caiz olmadığında ittifak vardır.[15]

İbn Hazm ez-Zâhirî: “Sakalın tamamını kesmenin uzuv kesmek kabilinden olup caiz olmadığında ittifak vardır.[16]

Muhammed Zekeriya el-Kandehlevî: “Dört mezhep ashabı da sakal kesmenin haram olduğu ve sakal kesen kimsenin günahkâr olduğu görüşüne gitmişlerdir. El-Menhelü’l-Azbi’l-Mevrud Şerhu Sünen-i Ebi Davud isimli eserin sahibi olan Şeyh Mahmut Hatip eserinde şöyle demiştir: Sakal kesmek, Müslümanların müçtehit imamları Ebû Hanife, İmam Malik, İmam Şafi ve Ahmed b. Hanbel (rahimehumullah) katında haramdır.[17]

Abdurrahman el-Cezîrî, dört mezhep fıkhına dair eserinde sakal kesmenin Şafi mezhebine göre mekruh; diğer üç mezhebe göre haram olduğunu beyan etmiştir.[18]

Şafi mezhebinde sakal kesmenin mekruh olduğuna dair görüşler varsa da, bu husus mezhep içinde ihtilaflıdır. İmam Şafi’den sakal kesmenin haram olduğuna dair deliller nakledilmektedir. Şafi fakihi Ebu’l-Abbâs el-Ezraî, “Doğru olan özürsüz yere sakal kesmenin haram olduğudur.” demiştir.[19]

Sakalın Miktarı

Sünnet olan sakalın uzunluğu konusunda ihtilaf vardır. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in sakalının boyundan ve eninden bir miktar kestiğine dair rivayetler[20] sakalın bir ölçüden sonrasının kesilebileceğini göstermektedir.

İbn Ömer (radıyallahu anhüma)’nın hac yahut umre yaptığında sakalının bir kabzadan (bir tutam) fazla olanlarını kestiğine dair olan rivayet, sakal hususunda bir kabzanın ölçü alınabileceğinin delilidir.[21] Binaenaleyh Hanefi mezhebine göre sünnet olan sakal bir tutamdır. Bir tutamdan fazlası kesilir.

Sakal Kesmenin Mahzurları

a. Yaratılışı Değiştirme

Mahlûkatı, Allah (azze ve celle) tarafından yaratıldıkları hal üzere bırakmak, yaratılışlarda oynama yapmamak İslam’ın temel kaidelerinden biridir. “Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmışsa ona yönel![22] ayet-i kerimesi gereğince zaruret olmaksızın yaratılışta oynama yapmamak asıldır. Kadınların saçlarını kısaltmaları, farklı şekillerde de olsa iki türün birbirine benzemeye çalışmaları, kısırlaştırma ameliyeleri, süs için dişlerde oynama yapılması, dövme yaptırmak ve saç ekletmek gibi fiiller bu kaide kapsamında yasaklanmıştır.

Cenab-ı Hak, şeytanın, insanlara yaratılışı değiştirme yönünde telkinde bulunduğunu şu ayet-i kerime ile ifade etmiştir:

Allah şeytanı lânetlemiştir, o da: ‘Kullarından belli bir pay alacağım, onları mutlaka saptıracağım, onları boş kuruntulara kaptıracağım, kesinlikle onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler.’ demiştir.[23]

Burada akıllara şu soru gelebilir: “Erkeğin sakalının fıtrat dâhilinde olduğunun delili nedir? Saçlarımızı kesiyoruz, tırnaklarımızı kesiyoruz, sakal kesmek de bu kabilden değerlendirilemez mi?

Her şeyden evvel geride zikretmiş olduğumuz fıtrat hadisinde Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) sakal uzatmanın fıtrattan olduğunu beyan etmiştir. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in sakallı olduğu tevatürle sabittir ve Harun (aleyhisselam)’ın da sakallı olduğu ayet-i kerimeyle sabittir. Aynı zamanda semadaki meleklerin, “Erkekleri sakallarıyla, kadınları da saç örgüleriyle süsleyen Allah’ın şanı ne yücedir.” diye Allah’ı tesbih ettikleri rivayet edilmiştir.[24] Tüm bunlar sakalın hali üzere bırakılmasının fıtrattan olduğunun delilleridir.

b. Resûlullah’ın Sünnetine Muhalefet

Sakal kesmenin manen belki en büyük mahzuru, bu fiille Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in sünnetine muhalefet etmektir. Kur’an-ı Kerim, Müslümanları, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in yoluna, sünnetine davet eden; aksi istikamette hareket edenlerin büyük cezalarla karşılaşacağını beyan eden ayet-i kerimelerle doludur. O ayet-i kerimelerden bazıları şunlardır:

İçinizden Allah’ın lütfuna ve ahiret gününe umut bağlayanlar, Allah’ı çokça ananlar için hiç şüphe yok ki, Resûlullah’ta güzel bir örneklik vardır.[25]

İşte o peygamberler, Allah’ın hidayete erdirdiği kimselerdir. Şu halde onların rehberliğine uy.[26]

Onun emrine aykırı davrananlar başlarına ya bir belânın gelmesinden yahut can yakan bir cezaya çarpılmaktan korksunlar![27]

Yolun doğrusu kendine apaçık belli olduktan sonra Resûlullah’a karşı çıkan ve müminlerin yolundan başkasını izleyen kimseyi saptığı yönde bırakırız ve onu cehenneme atarız. Orası varılacak ne kötü bir yerdir![28]

O gün, (dünyada iken) haktan sapmış kişi ellerini ısırarak şöyle diyecek: “Keşke peygamberle birlikte aynı yolda olsaydım![29]

Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) de, “Sünnetimden yüz çeviren benden değildir.[30] buyurmuştur. Yine bir defasında “Yüz çevirenler hariç ümmetimin tamamı cennete girecektir.” deyince; sahabe-i kiram: “Yüz çevirenler kimlerdir ya Rasûlallah?” diye sormuştur. Bunun üzerine Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem):Bana itaat eden cennete girer; bana isyan eden ise yüz çevirir.[31] buyurmuştur.

Sakal bırakmak öyle bir sünnettir ki bu sünneti yerine getiren kişi, günün yirmi dört saati kazanmaktadır. Misvak kullanmak, selam vermek, güler yüzlü olmak ve yetimleri sevindirmek de Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in sünnetlerindendir. Lakin insan, bunların hiçbirini sürekli yapmaya güç yetiremez. Sakal ise her an ittibâ edilen bir sünnettir. Bu sünnetin terki de, her an tekrarlanan bir muhalefettir.

c. Kadınlara Benzeme

Sakal, erkekleri kadınlardan ayıran bariz alametlerden biridir. Bunun terk edilmesiyle erkekler kadınlara benzemektedir. Hâlbuki Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), erkeğe benzemeye çalışan kadına ve kadına benzemeye çalışan erkeğe lanet etmiştir.[32]

d. Kâfirlere Benzeme

Geride beyan etmiş olduğumuz hadis-i şeriflerde Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), sakal uzatmanın illeti olarak müşriklere ve Mecusilere muhalefeti öne sürmüştür. İslam dini, Müslümanların düşünce ve amel bakımından kâfirlere benzememelerini emrettiği gibi görünüş itibariyle de onlara benzememelerini emretmektedir. Bu bağlamda -sünnete uygun- sakal, asrımızda Müslümanların alamet-i farikası olma özelliğine sahiptir. Bu sünnetin terk edilmesi, kılık kıyafet olarak da kendilerine benzediğimiz kâfirlerle aramızda hiçbir fark bırakmamaktadır. Hâlbuki Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) kâfirlere benzemeyi yasaklamıştır.[33]

e. Sakal Kesmenin Tıbbi Zararları

Tıbbi olarak da sakal bırakmanın birçok faydası olduğu iddia edilmektedir. Sakalın cilt kanseri, soğuk algınlığı, astım, alerji ve iltihaplara karşı koruyucu olduğu ve cildin daha geç yaşlanmasını sağladığı birtakım doktorlara isnat edilen tıbbi bilgiler arasında yer almaktadır. Binaenaleyh sürekli sakal tıraşı olmanın en azından bu faydaları elde edememe bakımından zararlı olduğu söylenebilir.[34]

Netice

Sakal bırakmak, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in bazı hadis-i şeriflerde tavsiye ve teşvik ettiği; aksinden sakındırdığı ve son yüzyıla kadar İslam âlimlerinin tamamı tarafından dini bir mesele olarak kabul edilen bir sünnettir.[35] Son yüzyılda insanların İslam’dan uzaklaşmaları ve Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in haber verdiği gibi Yahudi ve Hristiyanlara adım adım uymalarıyla[36] sakal bırakmak yahut kesmenin dini bir hükmü olmadığı, kişisel tercih olduğu beyan edilmeye başlanmıştır.

Hâlbuki Müslümanların çoğunun tabi olduğu dört mezhep uleması zaruret olmaksızın sakal kazımaya asla cevaz vermemişlerdir. Hanefî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre sakalı kökünden kazımak haramdır. Şafi mezhebinde ise mekruh olduğuna dair kaviller zikredilse de, bu konunun mezhep içerisinde tartışmalı olduğu, mekruh olduğunu söyleyen âlimler kadar haram olduğunu söyleyen âlimlerin de bulunduğu unutulmamalıdır.

Hulasa: Bir zaruret bulunmaksızın sakal kesmek caiz değildir. Zarureti bulunan kimseler için Şafi mezhebindeki mekruh fetvasıyla amel etmek mümkündür. Lakin haram olma ihtimali bulunan bir fiilden sakınmak adına böyle kimselere sakalı kökünden kazımamaları, yüzde bir miktar kalacak şekilde kesmeleri tavsiye edilir.

[1] Tâhâ, 94.

[2] Müslim, 259; Tirmizi, 2763.

[3] Müslim, 523.

[4] Müslim, 260.

[5] Buhârî, 5893.

[6] Müslim, 261; Ebû Dâvud, 53.

[7] İmam Muhammed, el-Asl, İdâretü’l-Kur’an, IV/442.

[8] Kâsânî, Bedâiu’s-Sanâi‘, DKİ, II/141.

[9] Haskefî, ed-Dürru’l-Muhtâr, DKİ, I/664.

[10] İbn Abidîn, Reddü’l-Muhtâr, Dâru’l-Fikr, II/418.

[11] Nevevî, el-Minhâc, Dâru İhyâi’t-Türâsi’l-Arabî, III/149.

[12] Nevevî, el-Minhâc, III/149.

[13] Kurtubî, el-Müfhim, III/139.

[14] Desûkî el-Mâlikî, Hâşiyetü’t-Düsûkî ale’ş-Şerhi’l-Kebîr, Dâru’l-Fikr, I/90.

[15] İbnü’l-Kattân el-Hanbelî, el-İknâ fî Mesâili’l-İcmâ, el-Fârûku’l-Hadîse, II/299.

[16] İbn Hazm, Merâtibü’l-İcmâ, DKİ, s. 157.

[17] Zekeriyya el-Kandehlevî, Vücûb-u İ‘fâü’l-Lihye, s. 19.

[18] Abdurrahman el-Cezîrî, el-Fıkhu ale’l-Mezâhibi’l-Erbaa, II/45.

[19] Vücûb-u İ‘fâü’l-Lihye, s. 20.

[20] Tirmizî, 2762.

[21] Buhârî, 5892.

[22] Rûm, 30.

[23] Nisâ, 118-119.

[24] Deylemî, el-Firdevs, 6488.

[25] Ahzap, 21.

[26] Enâm, 90.

[27] Nur, 63.

[28] Nisâ, 115.

[29] Furkân, 27.

[30] Buhârî, 5063.

[31] Buhârî, 7280.

[32] Buhârî, 5885.

[33] Tirmizî, 2695.

[34] Bu mevzunun tahkikini ehline havale ediyorum. Farklı zamanlarda farklı kaynaklardan okuduğum, yerli ve yabancı doktorlara isnat edilen bu bilgilerin doğruluğunun yahut yanlışlığının, dini açıdan yapmış olduğum beyanlara etkisi söz konusu değildir.

[35] Aksi takdirde sakalın dini bir mesele olmadığını beyan edenler bu âlimleri kendilerine delil ittihaz ederlerdi. Hâlbuki delil sadedinde nakil yapılan şahıslar, son yüzyılda yaşamış kimselerdir.

[36] Buhârî, 3269.

Hakkında Mustafa Şekerci

Mustafa Şekerci, 1992 yılında İnebolu’da dünyaya geldi. Eğitim hayatına başlamadan ailesiyle birlikte İstanbul’a taşındı. Lisenin son yıllarında Mahmut Ustaosmanoğlu Efendi Hazretleri (kuddise sirruhu) ile tanıştı ve ona intisap etti. Marmara Üniversitesi Matematik bölümünde kısa süre bulunduktan sonra üniversiteyi bırakıp medrese tahsiline başladı. Beş yıllık temel İslamî eğitimin ardından tekâmül medresesinde eğitim gördü ve icazet aldı. Bu süre içerisinde İstanbul Üniversitesi İlahiyat bölümünü bitirdi. Tekâmül eğitiminden sonra İsmailağa Dergisi bünyesinde editörlük ve yayın kurulu üyeliği vazifeleri yaptı. 2018 yılında kurulan Alem-i İslam İlim ve Hizmet Derneği‘nin kuruluşunda, kurucu başkan olarak yer aldı. Halen dernek başkanı olan Mustafa Şekerci, Alem-i İslam Derneği bünyesinde faaliyet gösteren Türkiye’nin ilk ve tek hadis hafızlığı medresesinde müderrislik yapmaktadır. Bunun yanında 2020 yılında, Dini Soruların Cevap Kapısı sloganıyla kurulan Meşihat sitesinin genel yayın yönetmenliğini yapan Mustafa Şekerci‘nin ilmî ve fıkhî yazıları Meşihat sitesinde yayınlanmaktadır.

Ayrıca Bakınız

İslam da oyun ve eğlencenin hükmü nedir? bilgisayar oyunlarının hükmü nedir? savaş oyunları oynamak haram mı? satrancın hükmü.

İslam’da Oyun ve Eğlencenin Hükmü | Dinimizde Oyun

Her şeyin hükmünü ve hikmetini beyan eden yüce İslam dini, hiç şüphesiz oyun ve eğlencenin …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir