Tilavet Secdesi ile Alakalı Bazı Meseleler
- Hayızlı veya Lohusa Olan Bir Kadının Okuduğu Secde Ayetinden Dolayı Tilavet Secdesi Gerekir Mi?
- Buluğ Çağına Yaklaşmış Bir Çocuğun, Cünüp Olan Bir Kimsenin, Sarhoşun veya Gayrimüslimin Okuyacağı Secde Ayetinden Dolayı İşiten Kimseye Tilavet Secdesi Vacip Olur Mu?
- Radyo, Televizyon, CD ve Kasetçalar Gibi Şeylerden Secde Ayeti İşitilse Tilavet Secdesi Gerekir Mi?
- Telaffuz Olmaksızın Okumak (içinden okumak) veya Secde Ayetini Okumaksızın Yazmak Tilavet Secdesini Vacip Kılar Mı?
- Secde Ayetinin Tercümesini Okumak Tilavet Secdesini Vacip Kılar Mı?
- Farklı Secde Ayetlerini Okumak veya Bir Secde Ayetini Birden Fazla Okumak, Okuma Adedince Secde Yapmayı Gerektirir Mi?
Tilavet secdesi, okunan secde ayetinden sonra Allah’ı tazim etmek için eda edilen bir secdedir. Hanefi mezhebinde yapılması vaciptir. Biz bu yazımızda secde ayetlerinin okunduğu hususi durumlarda secdenin vacip olup olmadığını açıklamaya çalışacağız.
Hayızlı veya Lohusa Olan Bir Kadının Okuduğu Secde Ayetinden Dolayı Tilavet Secdesi Gerekir Mi?
Hayızlı veya lohusa halinde olan bir kadının okuyacağı secde ayetini işiten her mükellefe tilavet secdesi vacip olur. Çünkü bu kimselerin okuyuşları sahih bir okumadır. Ancak hayızlı veya lohusa halinde olan hanıma ne okuyacağı ne de işiteceği secde ayetinden dolayı sehiv secdesi gerekmez. Zira kadınlar bu durumlarda namaz ile mükellef değillerdir.[1]
Buluğ Çağına Yaklaşmış Bir Çocuğun, Cünüp Olan Bir Kimsenin, Sarhoşun veya Gayrimüslimin Okuyacağı Secde Ayetinden Dolayı İşiten Kimseye Tilavet Secdesi Vacip Olur Mu?
Bu kimselerin okuyuşları sahih olduğundan dolayı işiten herkese tilavet secdesi yapmak vacip olur. Müslüman olan cünüp kimse veya sarhoş da okuyacağı ya da işiteceği secde ayetinden dolayı secde ile mükellef olur. Çünkü bu kimseler namaz kılmak ile mükelleftirler. Cünüp temizlendiği zaman, sarhoş ise kendine geldiğinde bu secdeyi yapar.[2]
Radyo, Televizyon, CD ve Kasetçalar Gibi Şeylerden Secde Ayeti İşitilse Tilavet Secdesi Gerekir Mi?
Kadim ulemanın kitaplarında bu meselelere dair sarih (açık) bir ifade bulmak mümkün değildir. Ancak kitaplarımızda yankı yoluyla ve eğitilmiş bir kuştan işitilen secde ayetinden dolayı tilavet secdesinin gerekmeyeceği mevcuttur.[3]
Bu durumda kitaplarımızda bahsedilen bu meselelere kıyasla şunu söyleyebiliriz: Eğer secde ayeti “canlı yayın” yapılarak işitilmiş ise işiten kişinin kastına bakılmaksızın secde vacip olacaktır. Çünkü bu durumda bu aletler yankı olmaktan ziyade nâkil konumundadırlar. Ancak canlı yayın olmayıp “bant” yayını ise yankı konumunda olacağından tilavet secdesi gerekmeyecektir. Şunu da ifade etmeliyiz ki bu durumlarda secde vacip olmasa da ihtiyaten secde yapmak en güzelidir.
Telaffuz Olmaksızın Okumak (içinden okumak) veya Secde Ayetini Okumaksızın Yazmak Tilavet Secdesini Vacip Kılar Mı?
Tilavet, lügatta “okumak” anlamına gelmektedir.[4] Dolayısıyla secdenin vacip olması için tahakkuk etmesi gereken şartlardan birisi de okumanın gerçekleşmesidir. Bu durumda telaffuz (okuma) gerçekleşmediği müddetçe tilavet secdesi vacip olmayacaktır. Yani yazmak veya içinden okumak suretiyle secde vacip olmaz.[5]
Secde Ayetinin Tercümesini Okumak Tilavet Secdesini Vacip Kılar Mı?
Bu meseleyi iki açıdan incelemeliyiz; tali (okuyan) ve sam’i (işiten).
1- Secde ayetini okuyan kişiye ister Arapçasından okusun ister başka lisana tercümesinden okusun ittifakla tilavet secdesi yapmak vacip olur. Secde ayeti okuduğunu bilmesinin veya bilmemesinin hiçbir önemi yoktur.
2- İmamı Azam’a (rahimehullah) göre tercümeden işiten kişiye, duyduğu şeyin secde ayeti olduğu haber verildiği zaman tilavet secdesi vacip olur. İmameyne (İmam’ı Ebu Yusuf ve İmam’ı Muhammed (rahimehumallah)) göre tercümeden işiten kişiye sadece haber verilmesi ile secde vacip olmaz. İşitenin, okuyan kişinin Kuran okuduğunu bilip bilmemesine bakılır. Eğer biliyorsa secde vacip olur, bilmiyorsa secde vacip olmaz. Fetva İmameynin görüşü üzeredir.[6]
Farklı Secde Ayetlerini Okumak veya Bir Secde Ayetini Birden Fazla Okumak, Okuma Adedince Secde Yapmayı Gerektirir Mi?
Farklı secde ayetlerinin okunması her biri için ayrı ayrı secde yapmayı vacip kılar. Bir secde ayetinin birden fazla okunması durumunda ise meclis birliğine bakılır. Eğer farklı meclislerde okunmuş ise kıraat adedince secde yapmak vacip olacaktır. Aynı meclis içerisinde birden fazla okunmada bir secde ile iktifa edilir. Meclisin değişimi ise iki türlü meydana gelir; hükmi ve hakiki.
1- Hakiki değişim, mekânın değiştirilmesi demektir. Bir odadan başka bir odaya geçmek gibi. Bu durumda secde ayeti okuyan kişi bulunduğu meclisi değiştirecek olursa okuma adedince secde yapar. Bu hüküm işiten kişiyi de kapsamaktadır. Okuyan meclisini değiştirip işiten kişi bulunduğu meclisten ayrılmazsa en sahih olan görüşe göre dinleyici olan kimseye meclis adedince secde gerekmez, sadece okuyucuya meclis adedince tilavet secdesi yapmak vacip olur. Eğer okuyucu meclisini değiştirmez de sadece dinleyici meclisini değiştirirse bu durumda sadece sam’i (işiten) kişiye meclis adedince secde yapmak vacip olur. Hülasa değişim hangi tarafta meydana gelirse meclis adedince secde o kişiye vacip olur, diğeri bir secde ile iktifa eder. Değişim iki tarafta da tahakkuk ederse secde ikisine de zait olur (meclis adedince artar). Tabi bu hüküm aynı secde ayetinin tekrarlanması üzerine bina edilmiştir. Başka secde ayetlerinin okunması durumunda meclisin bir olup olmadığına bakılmaksızın ayet adedince secde vacip olacaktır.
2- Hükmî değişim fiillerin değişimi ile meydana gelmektedir. Bir mecliste secde ayeti okunduktan sonra okuyan kişinin başka bir fiile; yemek yemeye, konuşmaya başlaması gibi. Hükmi suret ile meydana gelen meclis değişimlerinde de yukarıdaki hükümler aynen caridir.[7] Misal, bir kimse bir secde ayetini okusa, aynı odada iki rekât namaz kıldıktan sonra aynı secde ayetini tekrarlasa bu kimseye iki okuması içinde iki ayrı secde yapmak vacip olacaktır.
[1] Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, Yasin yay, s.209; İbrahim Halebi, Halebi Sağir, Yasin Yay, s. 610.
[2] Ömer Nasuhi Bilmen, a.g.e., s.209, İbrahim Halebi, a.g.e., s.610.
[3] İbrahim Halebi, a.g.e., s. 610.
[4] Asım Efendi, el-Okyanusu’l-Basîd, Asitane, III/774.
[5] İbrahim Halebi, a.g.e., s.610.
[6] İbn Abidin, Reddü’l-Muhtar, Daru’l-Marife, II/696; Kasani, Bedai’u’s-Sana’i, DKİ, I/730; İbn Nüceym, a.g.e., II/191; Ömer Nasuhi Bilmen, a.g.e., s.210.
[7] Ömer Nasuhi Bilmen, a.g.e., s.211; İbrahim Halebi, a.g.e., s.614; İbn Nüceym, a.g.e., II/199.