Çocuğun kendi malından kurbanın lazım gelip gelmediği hususunda ihtilaf vardır. Mala taalluk eden bir ibadet olduğundan dolayı vacip olması çoğunluğun görüşüdür. İhtiyatlı olan da budur. Hidâye sahibi zengin çocuğa kurbanın vacip olacağını[1], Dürru’l-Muhtâr ve Kâfî sahipleri ise vacip olmayacağını söylemişlerdir.[2]
İmam-ı Azam ve İmam-ı Ebu Yusuf’a (rahimehumallah) göre kurbanın vacip olması için akıl ve buluğ şart değildir. Delinin ve çocuğun malından babaları ya da vasileri kurban kesip çocuğu ve deliye yedirirler. Yemedikleri kısımları ise çocuğa veya deliye faydası olacak bir mal ile değiştirirler.[3] (Yani tasadduk etmezler.) Zira kurban ibadetinde etin dağıtılması nafile bir ibadettir. Veli çocuğun malını sadaka olarak dağıtma hakkına sahip değildir.
İmam-ı Muhammed’e (rahimehullah) göre kurbanın vacip olması için akıl ve buluğ şarttır. Hatta çocuğun malından velisi kurban kesse bedelini ödemek zorunda kalır. Fetva verilen görüş de budur.
[1] el-Merginânî “Hidâye”, Maktabatu’l Bushra, 2014, 7/157
[2] Alâüddîn Muhammed b. Alî el-Haskefî, “Dürrul Muhtar”, Dâru’l Kütübi’l İlmiyye, 2002, Syf:645
[3] Alauddin es-Semerkandî, “Tuhfetu’l-Fukaha”, Dâru’l Kütübi’l İlmiyye, 1984, 3/82