Ebû Katâde (radıyallahu anh)’ın rivayetine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Sizden biriniz mescide girdiğinde oturmadan evvel 2 rekât namaz kılsın.”[1]
Ebû Katâde (radıyallahu anh)
İsmi Ebû Katâde el-Hâris b. Rib‘î el-Ensârî’dir. Uhud savaşına ve Hudeybiye anlaşmasına şahit olmuştur. Rasulullah’ın süvarisi lakabıyla da anılmıştır. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) onun hakkında, “Bugün süvarilerimizin en hayırlısı Ebû Katade’dir.”[2] demiştir. Enes b. Malik, Said b. el-Müseyyeb, Ata b. Yesar gibi kimseler kendisinden hadis rivayet etmiştir.
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bir harp dönüşü yorgunluktan bineğinin üzerinde uyuyakalıyordu. Ona yakın giden Ebû Katâde (radıyallahu anh) Efendimiz ﷺ bineğinden düşmesin diye onu eliyle doğrultuyordu. Birkaç kez böyle olunca Efendimiz ﷺ uyandı ve Ebû Katâde’ye şöyle dua etti: “Allah’ım! Beni bu gece muhafaza ettiği gibi Ebû Katâde’yi muhafaza et.”[3]
Ebû Katâde (radıyallahu anh) hicri 54 yılında Medine’de vefat etmiştir.[4]
Ebû Katâde (radıyallahu anh)’ın Rivayetleri
Ebû Katâde (radıyallahu anh)’ın rivayetine göre Rasulullah ﷺ şöyle buyurmuştur: “Sizden biriniz bir şey içtiğinde kaba solumasın; helaya girdiğinde temizlenmek için sağ elini kullanmasın ve sağ eliyle tenasül uzvuna dokunmasın.”[5]
Ebû Katâde (radıyallahu anh)’ın rivayetine göre Rasulullah ﷺ şöyle buyurmuştur: “Sizden biriniz bir şey yediği vakit sol eliyle yemesin; içtiği vakit sol eliyle içmesin; bir şey aldığı vakit sol eliyle almasın ve bir şey verdiği vakit sol eliyle vermesin.”[6]
Ebû Katâde (radıyallahu anh)’ın rivayetine göre Rasulullah ﷺ şöyle buyurmuştur: “Namaz için kamet getirildiğinde beni görmeden namaza durmayın.”[7]
Ebû Katâde (radıyallahu anh)’ın rivayetine göre Rasulullah ﷺ şöyle buyurmuştur: “Ben, uzun kılmayı arzu ederek namaza durduğumda, (cemaat içerisinde) bir çocuğun ağlamasını işitir, onun annesini rahatsız etmesini istemediğim için namazı kısa tutarım.”[8]
Ebû Katâde (radıyallahu anh)’ın rivayetine göre Rasulullah ﷺ şöyle buyurmuştur: “Salih rüya (güzel rüya) Allah’tandır; kabus (kötü-korkulu rüya) ise şeytandandır. Sizden biriniz kendisini korkutan bir kâbus gördüğünde soluna tükürsün ve şeytanın şerrinden Allah’a sığınsın. Böylece şeytan ona zarar veremez.”[9]
Tahiyyetü’l-Mescit | Mescit Selamlama Namazı
Mescide girildiğinde oturmadan evvel kılınan iki rekât namaz, Tahiyyetü’l-Mescit namazı olarak isimlendirilir. Efendimiz ﷺ’in bu husustaki emri vacip olduğunu beyan eden bir emir değil bilakis müstehap olduğunu ifade eden bir emirdir. Hanefi mezhebine göre Tahiyyetü’l-Mescit namazı, mekruh vakitlerin dışında iki rekât olarak kılınır. Şayet kişi mescide girdiğinde sünnet veya farz gibi başka bir namaz kılınıyorsa Tahiyyetü’l-Mescit namazı kılmasına gerek yoktur. Bu namaz, mescide girip herhangi bir namaz kılmadan oturacak kimseler için müstehaptır.
Bu namaz, Efendimiz ﷺ tarafından “mescidin hakkı” olarak vasıflanmıştır. Şöyle ki: Efendimiz ﷺ’in, “Mescitlerin hakkını verin.” buyruğu üzerine sahabe-i kiram: “Mescidin hakkı nedir?” diye sordular. Efendimiz ﷺ: “Oturmadan önce iki rekât namaz kılmanızdır.” buyurdu.[10]
Tavaf için Kâbe’ye giren kimsenin Tahiyyetü’l-Mescit namazı kılmasına gerek yoktur. “Mescid-i Haram’ın selamlaması tavaf iledir.” denilmiştir. Ancak tavaf yapmanın dışında bir niyetle mescide girenlerin Tahiyyetü’l-Mescit namazı kılmaları müstehaptır. Mescid-i Nebevî ziyaretinde de evvela Tahiyyetü’l-Mescit namazı kılınır; akabinde Efendimiz ﷺ ziyaret edilir.[11] Vakit kerahet vakti olmadığında bu şekilde yapılır; Hanefi mezhebinde kerahet vakitlerinde nafile namaz kılınmaz. Abdestsiz olduğu halde mescide giren kişilerin de mescidin hakkını vermek adına “Allahü ekber, Elhamdülillah, La ilahe illallah, La ilahe illallahü vahdehü la şerike leh.” gibi tesbihleri zikretmeleri müstehap sayılmıştır.
[1] Buhârî, (444).
[2] Müslim, (1807.)
[3] Taberânî, (3271); Benzer lafızla: Müslim, (681).
[4] Siyer-u E‘lâmi’n-Nübelâ, II/449-456.
[5] Ahmed b. Hanbel, (19438).
[6] Ahmed b. Hanbel, (19439).
[7] Buhârî, (637).
[8] Buhârî, (707).
[9] Buhârî, (3292).
[10] İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, (3441).
[11] Aliyyü’l-Kârî, Mirkâtü’l-Mefâtîh, Dâru’l-Fikr, II/595-596.