İmam Buhârî (rahimehullah), anne-babaya iyiliği emreden ayet-i kerimeden sonra ikinci bap olarak anneye iyilik konusunu işlemiş ve bu bapta şu hadis-i şerifleri zikretmiştir.
a. “Muaviye b. Hide (radıyallahu anh) ile Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) arasında şöyle bir konuşma cereyan etmiştir:
– Ya Rasulallah! Kime iyilik edeyim?
– Annene!
– (Sonra) kime iyilik edeyim?
– Annene!
– (Sonra) kime iyilik edeyim?
– Annene!
– (Sonra) kime iyilik edeyim?
– Babana ve sonra da yakınlığına göre akrabalarına…“
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’in anneye iyiliği üç kez tekrar ettikten sonra babaya iyiliği ifade etmesi anneye iyiliğin daha mühim ve daha öncül olduğuna delalet etmektedir. Dünyaya gelen çocuğun neredeyse tüm meşakkatleriyle anne ilgilenir. Babanın çocuk ile ilgisi ise daha çok geçimi temin etmeyle alakalı konularda ortaya çıkar. Annenin hakkının daha önemli olmasının zahir sebebi budur. Aynı zamanda kadınlar daha duygusal olduklarından evlatlarından görecekleri iyi muameleye babalardan daha çok muhtaçtırlar. Bu da anneye iyiliğin öne alınmasının bir sebebi olabilir.
Aynı zamanda zulme uğrama bakımından da anne, babaya göre daha korumasızdır. Evlatlar, babalarından çekinmeleri sebebiyle onlara yapamadıkları birçok şeyi rahatlıkla annelerine yapabilmektedirler. Bu da İslam dininin insanları, özellikle anne hakkına dikkat etmelerine sevk etmesinin bir sebebi olabilir.
b- Bir adam, Abdullah b. Abbas (radıyallahu anhüma)’ya gelerek şöyle dedi: “Ben bir kızla nişanlandım. Sonra o benimle evlenmekten vazgeçip başkasıyla nişanlandı. Ben de onu kıskandım ve öldürdüm. Benim tövbem kabul olur mu?” İbn Abbas (radıyallahu anhüma), “Annen hayatta mı?” diye sordu. Adam, “Hayır.” deyince, “Allah’a tövbe et ve elinden geldiğince seni ona yaklaştıracak ameller yap.” dedi. Adam gittikten sonra İbn Abbas (radıyallahu anhüma)’ya, “Niçin adamın annesinin hayatta olup olmadığını sordun?” diye sordular. İbn Abbas (radıyallahu anhüma) şöyle cevap verdi: “Ben, insanı Allah’a yaklaştırması bakımından anneye iyilikten daha üstün bir amel bilmiyorum.“
İbn Abbas (radıyallahu anhüma) tevazuu sebebiyle “Ben, insanı Allah’a yaklaştırması bakımından anneye iyilikten daha üstün bir amel bilmiyorum.” demiş olsa da, onun bu kelamından, günahları affettirmek noktasında anneye iyiliğin zirve bir amel olduğu anlaşılmaktadır. İbn Abbas (radıyallahu anhüma)’nın bu kelamını, “Allah (celle celalühü) tövbe şartıyla, anneye iyiliği, büyük günahlara bile kefaret kabul etmiştir.” şeklinde anlamak mümkündür.
Hidayetten mahrum olan insanların, İslam dininin kadına ikinci sınıf insan muamelesi yaptığını iddia ettiği çağımızda, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ve sahabe-i kiramın (rıdvanullahi aleyhim ecmain) bu buyruklarını, onların yüzlerine çarpmak lazımdır.