Mehmet Savaş Hoca: Selefimizin İlmini Türkiye’ye Akıtan Altın Oluk

Giriş

Cihad kıyamete kadar devam edecektir.” buyurmuştur Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem). O’nun bu kıymetli sözünü ümmeti baş tacı yapmış, hayat prensibi görmüş ve düstur edinmişlerdir. Bu sebeple ömürlerinin bir anını bile zayi etmeksizin hem bedeni hem fikri cihattan geri durmamışlardır. Elinde kılıç tutanlar kaleler fethetmiş, nice burçlara Kelime-i Tevhid sancağını dikmişlerdir. Ellerinde kalem tutanlar ise bu sancağın dikili olduğu burçları tutmuşlar, o burçlara muhafız olmuşlardır. Kalem suretindeki kılıçları, zihinlere kalkan olmuştur. Müslümanların pak zihinlerini batıl düşüncelerden korumuşlar, Beytullah olan kalplere şüphe girmesine mâni olmuşlardır.

Ümmetin bir elinde kılıç diğer elinde kalemle olan cihadı asırlarca devam ederek bugüne kadar gelmiştir ve bugün de hala devam etmektedir. Yazımızda bahsedeceğimiz zat günümüzün kalem mücahitlerinden, ömrünü fıkıh ilmine adamış, bu uğurda nice çilelere muhatap olmuş ve bu çilelerin semeresi olarak ümmete pek kıymetli hocalar bahşetmiş olan Mehmet Savaş Hoca’dır.

Zor zamanlarda verilen mücadelelerin kıymeti, önemi ve sonucu şüphesiz diğer zamanlara göre daha üstündür. Taarruz altındayken rütbesiz bir erin attığı tek bir mermi, bazen savaşı yöneten generallerin tüm planlarından daha üstün olabilir. Keza baskı altında yazılan bir makale, müreffeh bir zamanda telif edilen ciltler dolusu kitaplardan daha mühim olabilir. Mehmet Savaş Hoca’nın verdiği ilmi savaş da bu şekildedir. Kendisi Kur’an-ı Kerim okumanın yasak olduğu bir devirde ilim için kıyama kalkmış ve nice badireler atlatmıştır. Kâh mayınlı arazilerden yürüyerek geçmiş kâh aile hasretiyle kavrulmuş kâh bedeni hastalıklarla boğuşmuştur.

Bu çalışma, nezdimizde hem kıymetli üstada vefa borcu hem de onun yolundan gidecek olanlara bir pusuladır. Zira bir beyitte ifade edildiği üzere “ete ulaşmak isteyen aslanın izini takip etmelidir”. Ömrünü ilme adamış üstadın hatırasını bir parça yaşatabilirsek ve bu makaleyi okuyan kimsenin gönlünde bir şule yakmaya vesile olabilirsek kendimizi bahtiyar sayarız. Allah (celle celaluhu) bizleri her daim kendi yolunda hizmete muvaffak eylesin.

Doğumu

Mehmet Savaş Hoca, resmi olarak 26 Ocak 1940 yılında, kendi ifadesiyle ise 1938 yılı sonbaharında, Konya’nın, Meram ilçesine bağlı Kızılören Beldesi’nde dünyaya gelmiştir.

İlmî Hayata İlk Adım

Mehmet Savaş Hoca ilk Kur’an eğitimine 1945 yılının sonlarına doğru, Türkiye’de Kur’an eğitiminin yasak olduğu dönemlerde başlamıştır. Mahalle imamı Mehmet Efendi tarafından hazırlanmış olan küçük bir odada ilk Kur’an eğitimini almıştır. 1946 yılı seçimlerinin yaklaşmasıyla Kur’an eğitimine biraz serbestlik gelmiş ve o dönemde Kızılören merkezinde bir cami altında açılmış olan Kur’an kursunda Mehmet Gül isimli hocada hafızlık eğitimine başlamıştır. İlkokul eğitimiyle birlikte devam ettirdiği hafızlığını 1948 yılında ikmal etmiştir.

Ailesinin İlme Olan Teşviki

Mehmet Savaş Hoca’nın her iki ağabeyinin de Kur’an eğitiminden uzak yetişmesi ve ailesinin bu konudaki hassasiyeti sebebiyle, anne ve babası dini eğitim alması hususunda kendisine telkinde bulunmuştur.

Annesi, ismi Mehmet olan babasının ismini oğluna verdiğini, onun gibi ilim adamı olmasını istediğini ve bu uğurda her türlü fedakârlığa hazır olduğunu söyleyerek oğlunu ilme teşvik etmiştir. Aynı şekilde babası da iki ağabeyinin okumadığını ama kendisinin okumaya hevesi varsa gerekeni yapacağını söylemesi, Mehmet Savaş Hoca’nın ilme olan arzusunu arttırmıştır. Ailesinin bu desteği ve beklentileri neticesinde 1952 yılında babasıyla birlikte ilk ilim yolculuğu olarak Konya’ya gitmişlerdir. 1949 yılında resmî Kur’an kurslarının açılması ile birlikte Konya’da Bulgurlu Tekkesi ve Altınçeşme Kur’an Kursu adında iki Kur’an kursu açılmıştır. Babasıyla birlikte her iki Kur’an kursu ile görüştükten sonra Altınçeşme Kur’an Kursu’na kaydını yaptırmıştır.

Altınçeşme Kur’an Kursu

Mehmet Savaş Hoca, Altınçeşme Kur’an Kursu’nda hafızlığını sağlamlaştırmış, bunun yanında Arapça ve hat dersleri almıştır. 1953 yılında buradaki eğitimini, hafızlık diploması almak suretiyle tamamlamıştır.

Altınçeşme Kur’an Kursu’nda okuduğu dönemde Konya Kapı Camii civarında manifaturacı dükkânı olan İğret’li Hacı Mustafa Efendi’den Maksut, Avâmil, İzhar ve Halebî dersleri almıştır. Mustafa Efendi, bu derslerin yanı sıra talebelerin vaaz kabiliyetlerini de geliştirmek için Şakir el-Hovberi’nin vaaz kitabını okutmuş ve onları yakın mahallelere göndererek vaizliğe hazırlamıştır.

Konya’da eğitim aldığı hocalarından biri de Tuzcular Çarşısı’nda Buhara göçmeni bir hoca olup, kendisinden Arapça dersleri almıştır. Mehmet Savaş Hoca hayatı boyunca unutmadığı ve ilim yolculuklarında her daim zihninde tuttuğu bir sözü bu hocasından nakletmektedir. Hocası bir gün kendisine “Oğlum ne yaparsan yap, sizin köyün camından ve çamından bardak olmaz.” diyerek ilim adamı olamayacağını ima etmiştir. Mehmet Savaş Hoca ilim hayatı boyunca karşılaştığı her sıkıntıda bu sözü aklına getirmiş ve o sıkıntıya göğüs germiştir.

Suriye’ye Gidişi

Mehmet Savaş Hoca
Mehmet Savaş Hoca

Mehmet Savaş Hoca, Konya’daki eğitimine devam ederken gördüğü eğitimin yetersiz olduğunu düşünüyor ve buradaki ilimle tatmin olmuyordu. Çevresinden ve arkadaşlarından Arap ülkelerinde, ilmin çok daha kısa sürede ve kolayca öğrenilebildiğini duyması üzerine yurtdışına gitmeye karar vermiştir. Konya müftüsü Budaklı Ömer Efendi, Suriye’ye gitmesini tavsiye etmiş ve pasaport da alamadığı için en yakın gidebileceği yer olarak Suriye’yi tercih etmiştir. 1954 yılında henüz 16 yaşındayken verdiği bu kararı ailesi ile paylaştığında ailesi karşı çıkmış ancak ilim için çıkacağı bu yolculuğa ailesini ikna etmiştir.

Yurtdışına çıkış prosedürünü öğrenmeden cüzî bir miktar para ile trene binerek önce İskenderun’a oradan da Reyhanlı’ya geçmiştir. Pasaportsuz gideceği için Suriye’ye kaçak geçiş sağlayan kişilerle irtibata geçmiş ve sınır geçişini Reyhanlı’dan Halep’e kadar 92 kilometre yürüyerek kaçak yollarla gerçekleştirmiştir.

İlk olarak altı yıl eğitim veren Ma’hedü’l-Ulûmi’ş-Şer’iyye adındaki Şabaniye Medresesi’ne, pasaportu olmadığı için gayri resmî olarak kaydını yaptırmış ve birkaç ay burada eğitim görmüştür. Ancak Arapçayı iyi bilmediği için Halep’teki eğitimden çok fazla istifade edememiştir.

Mehmet Savaş Hoca
Mehmet Savaş Hoca

Suriye ortamını bilmediği için hazırlıksız geldiği bu ülkede karşılaştığı maddi imkânsızlıklar sebebiyle 1955 yılında tekrar Konya’ya dönmüştür. Babasından bir miktar para alarak tekrar Suriye’ye dönmek istemiş ve iki buçuk üç ay kadar Konya’da kaldıktan sonra Halep’e gitmek üzere yola çıkmıştır.

Suriye’ye bu ikinci gidişinde daha tecrübeli olan Mehmet Savaş Hoca, oradaki arkadaşlarının da tavsiyesiyle fizikî ve ilmî imkânların daha geniş olduğu Şam’a gitmeye karar vermiş ve birkaç arkadaşıyla birlikte Şam’a giderek başında Salih Farfur’un olduğu el-Fethu’l-İslami medresesine kaydını yaptırmıştır. Burada bir yıl kadar okuduktan sonra Türkiye’de diploma geçerliliği olmaması sebebiyle bu okulu bırakmış, ortaokul ve lise düzeyinde toplamda yedi yıl eğitim veren Ma’hedü’l-Ulûmi’ş-Şer’iyye okuluna kaydını yaptırmıştır. O dönemde Suriye’de eğitim gören Türk talebe sayısı 15 civarındaydı. Bu okulun ortaokul bölümünden mezun olan ilk Türk öğrenci de Mehmet Savaş Hoca’dır.

Şehit Bir Âlimle Tez Hazırlığı

Mehmet Savaş Hoca İmam hatip lisesini bitirdikten sonra Şam Üniversitesi İlahiyat Fakültesi sınavına girmiş ve başarılı olarak üniversiteye kaydını yaptırmıştır. Kolaylık olması amacıyla üçüncü sınıftayken bitirme tezine başlamaya karar vermiş ve tez danışmanlığı için Vehbe ez-Zuhaylî’ye müracaat etmiştir. Zuhaylî danışmanlığı kabul etmeyince henüz üniversitede asistan olan Muhammed Said Ramazan el-Bûti’ye başvurmuş ve el-İlletü; Şurûtuhâ ve Mesâliküha adlı bitirme tezi için el-Bûtî ile çalışmaya başlamıştır. 4. Sınıfın sonunda bitirme tezini başarıyla tamamlayarak İlahiyat Fakültesi’nden mezun olmuştur.

Ramazan el-Buti
Ramazan el-Buti

Uzun yıllar vatan hasreti çekmesi ve yaşlı anne babasının artık memlekete dönmesini istemeleri neticesinde Şam’daki eğitim hayatını tamamlayarak 1970 yılında Türkiye’ye dönmüştür.

Uzun yılların ardından baba ocağına dönen Mehmet Savaş Hoca çok elem verici bir durumla karşılaşmıştır. Zira Anadolu bakıyyelerinden olan annesi oğlunun hasretiyle ağlamaktan bir gözünü kaybetmiştir…

Hocaları

Yukarıda ifade edildiği üzere ilk Kur’an eğitimini köy imamı Mehmet Efendi’den, hafızlık eğitimini Mehmet Gül’den almıştır. Konya Altınçeşme Kur’an Kursu’ndaki hocaları, Postalcı Hacı Rahim Efendi, Âğazâde Osman Efendi, Kadıhanlı Küçük Hasan Efendi ve Hasan Hüseyin Kulu’dur. Bu hocalardan hafızlık tekrarı ile birlikte Arapça ve hat dersleri almıştır. Altınçeşme Kur’an Kursu’nda kaldığı dönemde İğretli Hacı Mustafa Efendi’den özel sarf-nahiv dersleri almıştır.

Şam’da ders aldığı bazı hocalar şunlardır:

  • Şuayb el-Arnavût.
  • Şeyh Edip Kellas.
  • Salih Farfur.
  • Abdurrezzak el-Halebî.
  • Şeyh Abdullah el-Hurarî.
  • Abdurrahman ez-Zu’bî.
  • Halid İnhil el-Cibâvî.
  • Abdülkerim er-Rufâî.
  • Ahmet Nasîb el-Mahâmîd.
  • Mustafa ez-Zerka.
  • Mustafa es-Sibai.
  • Ma’rufu’d-Devâlibî.
  • Abdulvehhab Dibsuzeyt.
  • Muhammed Muntasır el-Kettânî.
  • Muhammed Fevzi Fayzullah.
  • Mâzin el-Mübarek.
  • Yusuf el-Uşş.
  • Maruf ed-Devâlibî.
  • Mustafa ez-Zerkâ.
  • Muhammed Acâc el-Hatib.
  • Vehbe ez-Zuhaylî.

Her Yönüyle Örnek Bir Alim: Abdulvehhab Dibsuzeyt

Mehmet Savaş Hoca, Dibsuzeyt Hoca’nın kendi katındaki değerini “Fıkha karşı olan sevgim ona karşı duyduğum saygı ve bağlılıktan kaynaklanır.” sözüyle ifade etmiştir.

Suriye’den ayrılıncaya kadar Dibsuzeyt Hoca’dan fıkıh dersleri almaya devam etmiştir. Bu derslerin önemli bir kısmı Dibsuzeyt Hoca’nın da görevli olduğu Tevbe Camii’nde gerçekleşmiştir. Bu hocasından, Hanefî fıkhının yanı sıra ortaokul birinci sınıfta, Şafiî fıkhı da okumuştur.

Hoca, Abdulvehhab Dibsuzeyt Hocanın ders anlatımını şu şekilde tarif etmiştir: “Hoca önce dersi anlatır, arkasından ibare okur, ders bitince de ‘Anlaşıldı mı?’ diye sorardı. Anladıysan anlat der ve buna göre dersin anlaşıldığına karar verirdi.

Mehmet Savaş Hoca’nında uyguladığı bu yöntem, hocasından aldığı bir üsluptur.

Abdülvehhab Dibsuzeyt
Abdülvehhab Dibsuzeyt

Dibsuzeyt Hoca, talebelerinin sadece ilmiyle değil maddi ihtiyaçlarıyla da ilgilenmiştir. Talebenin ihtiyacını temin ederken göz önünde bulundurduğu en önemli husus talebenin rencide edilmemesidir. Bunu yapabilmek için başvurduğu yol ise gerçekten takdire şayandır. Şöyle ki: Dibsuzeyt Hoca ihtiyaç sahibi olduğunu tespit ettiği talebesini, görev yaptığı camide kendisinin gidemediği vakitlerde görevlendirir ve bunun karşılığında talebesine ücretini takdim ederdi. Mehmet Savaş Hoca da defalarca Dibsuzeyt Hoca’nın camiinde hutbe okumuş, imamlık yapmış ve hocası da kendisine bu görevin ücretini ödemiştir.

Talebelerine hem hocalık hem babalık yapan Dibsuzeyt Hoca onlara şu şekilde nasihat ederdi: “Karda, kışta neneniz yaşındaki hanımımı soğuk odaya gönderiyor size sıcak odada ders okutuyorum. Bir gün bir talib-i ilim gelir, Allah rızası için sizden ders talep eder, siz de onu geri çevirseniz, Mahşer Günü hesabımız büyük olur. Sizden tek arzum budur, başka bir beklentim yok. Talebe-i ulumu geri çevirmeyin!…”

Mütalaasız Derse Gelmeyen Hoca: Halit el-Cibavi

Halit el-Cibavi
Halit el-Cibavi

Mehmet Savaş Hoca’da iz bırakan hocalardan biri de Halit el-Cibavi’dir. Kendisinden nahiv ilminde İbn-i Akil kitabını okumuştur. Bu hocasından bahsederken 35-40 yıl boyunca aynı dersi okutmuş olmasına rağmen derse kesinlikle hazırlıksız gelmediğini, bunun hocasında yerleşmiş bir özellik olduğunu söylemiştir. Kendisi de 1963 yılından beri hocalık yaptığını ve hocasından aldığı bu alışkanlığı hiç terk etmediğini ifade etmiştir.

Muhakkik Alimlerin Sonuncusu İbn Abidin’in Neslinden Bir Alim: Ebu’l-Yüsr Âbidîn

Ebu’l-Yüsr Âbidîn
Ebu’l-Yüsr Âbidîn (rahimehullah)

Mehmet Savaş Hoca’nın fıkıh usûlü dersi aldığı hocalarından biri de İbn-i Âbidîn ailesinden olan Suriye’de Diyanet İşleri Başkanlığı yapmış Dr. Ebu’l-Yüsr Âbidîn’dir. Dr. Ebu’l-Yüsr, hem tıp doktoru hem de uzun yıllar hukuk fakültesinde ders okutmuş bir zattır. Ders verirken konu ile alakalı diğer ilimlerden ezberlediği metinlerle dersi zenginleştiren bu hocadan Sadru’ş-Şeria’nın Tavdîh adlı eserini okumuştur.

Ebu’l-Yüsr Âbidîn Hoca’nın sabah namazından sonra belli bir virdi vardı. O virdi okumadan asla derse başlamazdı.

Mehmet Savaş Hoca Ebu’l-Yüsr Âbidîn Hoca’nın usul-ü fıkıh dersleriyle alakalı şu hatırasını nakletmektedir:

Ebu’l-Yüsr Âbidîn’in usul-ü fıkıh derslerinde 60-63 yaşlarında bir hanım talebesi vardı. Çift peçesiyle gelir, dersi takrir eder, sorularıyla üstadı aciz bırakırdı. O derece derin bir ilmi müktesebata sahipti. Ne kadar usul-ü fıkıh eseri varsa onlara bakar ve hocamızla hemen her fende ilmî manada müzakere yapardı.

Mustafa es-Sibâî

Mehmet Savaş Hoca 1963-1964 ders yılında Mustafa es-Sibâî’den Fıkhu’s-Siyre ve genel kültür dersleri almıştır. Mehmet Savaş Hoca, Mustafa es-Sibâî’nin derslerini şu şekilde anlatmaktadır;

“Diğer hocaların verdiği en önemli derslere 40-50 öğrenci gelir, onun derslerine bir saat önce gelmezsen kesinlikle ne dışarıdaki salonda ne de amfide yer bulamazsın. Solcusu, sağcısı, komünisti, hepsi gelir, onun dersini dinlerdi, ona çeşitli sorular sorarlardı. Ben derse Tenkiz Camii’nde teravih kıldırdıktan sonra giderdim. Türk olduğumu bilmesi hasebiyle kapıda gördüğü zaman “Hoca Efendi’ye yer verin.” der, beni ön tarafa çağırır, ön sıraya oturtur, zaman zaman da “Biz bu fakülteyi diploma vermek için değil, bu arkadaşlar gibi ilim uğruna gelenler için açtık.” diyerek bana iltifat ederdi.”

Mustafa es-Sibâî (Rahmetullahi aleyh)
Mustafa es-Sibâî (Rahmetullahi aleyh)

Mehmet Savaş Hoca, Şam’daki kadim ulemanın “üstad”diye hitap ettiği nadir öğrencilerden biridir.

Vehbe ez-Zuhaylî

Mehmet Savaş Hoca ikinci sınıftayken Mustafa es-Sıbâî vefat etmiş, Vehbe ez-Zuhaylî doktorasını yeni tamamlamış ve fıkıh derslerine girmeye başlamıştır. Zuhaylî, Mehmet Savaş Hoca’nın da katıldığı bu derslerde ders notları hazırlamış ve daha sonra el-Fıkhu’l-İslamî ve Edilletühü adıyla kitaplaştırmıştır.

Vehbe ez-Zuhayli (Rahmetullahi aleyh)
Vehbe ez-Zuhayli (Rahmetullahi aleyh)

Fıkıh Usûlünü Sevdiren Hoca: Fethi ed-Düreyni

Mehmet Savaş Hoca, Abdulvehhab Dibsuzeyt Hoca’sını, kendisine fıkhı sevdiren kişi olarak nitelediği gibi fakültenin ikinci sınıfında tanıştığı Fethi ed-Düreyni’yi de kendisine fıkıh usûlünü sevdiren hocası olarak nitelemektedir. Hocasının “Bugüne kadar fıkıh usûlünden geçmeniz, zamanın gafletine rastlamıştır. Bundan böyle bu dersi kolay kolay geçemeyeceksiniz.” sözünü naklederek bu dersin seyrinin çok daha ciddi geçtiğini ifade etmiştir. Hocaya ait, Mekâsıdu’ş-şeria’yı, Şâtıbi’yi ve el-Menâhicü’l-usûliyye’yi sevdiren 800 sayfalık ders notlarından bahsetmektedir.

Düreynî, usûl dersinde Gazâli’nin Mustasfa’sından, Âmidî’nin el-İhkâm’ından ve Beydâvî’nin Minhâc’ından meseleler getirmek suretiyle Sadru’ş-Şerîa’nın Tavdîh adlı eserinin sünnet bahsini okutmuştur.

Mehmet Savaş Hoca aldığı bunca fıkıh usûlü eğitimine rağmen bu okuduğu derslerin hiçbirinde ibare okumanın ötesine geçememiş, kendisine fıkıh usûlünde derinlemesine yardımcı olacak bir hoca bulamamıştır.

Farsça Öğrenimi

Muhammed el-Furâtî (Rahmetullahi aleyh)
Muhammed el-Furâtî (Rahmetullahi aleyh)

Mehmet Savaş Hoca, Şam’da kaldığı dönemde Farsça dersi de almıştır. Şam’da meşhur şairlerden biri olan, Kültür Bakanlığı’nda Farsça klasikleri Arapçaya çeviren, şiiri şiir, nesri nesir olarak çevirebilecek kadar Farsçaya hâkim olan Muhammed el-Furatî kendisinin Farsça hocasıdır. Bu hocadan, İbrahim eş-Şevâribî adındaki Mısırlı bir hocanın Arapça-Farsça olarak kaleme aldığı kitap ile hocanın Ravdatü’l-Verd diye tercüme ettiği Gülistan adlı kitabı baştan sona okumuştur.[1]

Devam edecek…

[1] İstifade ettiğimiz kaynaklar için emek sarfedenlere teşekkür eder, hizmetlerinin devamını rabbimizden niyaz ederiz.

İstifa edilen kaynaklar:

Murat Liv, Günümüz Fakihlerinden Mehmet Savaş ve Fıkıh Anlayışı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, 2019.

https://dergi.diyanet.gov.tr/makaledetay.php?ID=4670

https://www.dirilispostasi.com/makale/mehmet-savas-hocadan-ilmin-vakarini ogrenmek

https://www.youtube.com/watch?v=ySF47y4BoqA

https://www.kastamonuilkhaber.com/makale/turkiyenin-hocasinin-ufkundaki-dirilis-yolu-ihsan-senocak-m326.html

Hakkında Muhammed Halid Sancaktar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir