Allah (azze ve celle) Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:
Bu ayet-i kerimede geçen “meysir” kelimesiyle kastedilen kumardır. [2] Tarafların ortaya para veya mal koyup, ister hızlı koşma, çok yeme gibi hünerlerle olsun; isterse zar atma gibi tesadüfle olsun taraflardan birinin veya birkaçının ortaya konulanı aldıkları her muamele kumardır.[3]
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) hadis-i şeriflerde kumar oynamayı ve zar kullanmayı yasaklamış[4] ve şöyle buyurmuştur: “Kim zar (tavla) ile oynarsa Allah ve Rasulüne isyan etmiş olur.”[5]
İslam, insanların ibadet hayatlarını tanzim ettiği gibi içtimaı hayatlarını da tanzim etmektedir ve İslam dinine göre haksız kazanç sağlamak caiz değildir. Allah (azze ve celle) “Ey iman edenler! Karşılıklı rızâya dayanan ticaret dışında mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin.”[6] buyurarak Müslümanları helal ticarete davet etmiş ve haksızlıkları yasaklamıştır. Kumar gibi oynayanların yüzde doksanının hemen, yüzde onunun ise bir vakit sonra kaybettiği, her zaman oynatanın kazandığı bir muamelenin haksız kazanç olduğu izahtan varestedir. Kumar, eninde sonunda bulaşanları sıfıra müncer eden bir pisliktir. Bu hususta halk arasında dolaşan şu söz de ibretliktir: “Düşmanının çocuğuna para ver; kumar oynat. Yeter ki alışsın.”
Milli Piyango Oyunlarının Hükmü
İslam dininde bir grup tarafından ortaya mal konulup herhangi bir şekilde birilerinin kaybedip birilerinin kazandığı tüm uygulamalar kumar kabul edilmiş ve bu uygulamaların haram olduğu ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerle beyan edilmiştir.
Binaenaleyh, bu tür uygulamaların tamamı, hangi kişi yahut kurumun hangi şartlarla yaptığına bakılmaksızın haramdır. Bu gibi organizasyonlara katılmak büyük günahlardandır. Milli piyango oyunları da bu kapsamdadır ve tamamı haramdır. Bu tür organizasyonlardan elde edilecek gelirler de haram para kabilinden sayılır ve tamamının sevap beklenmeksizin fakirlere tasadduk edilmesi gerekir. Zar ile oynanan oyunlar ve tavla gibi hakkında nas bulunan oyunların ortaya mal konulmadan oynanması da caiz değildir.[7]
[1] Bakara, 90-91.
[2] Ebû Bekir Râzî el-Cessâs, Ahkâmü’l-Kurân, Mevkiü’l-İslâm, II/328.
[3] Muhammed Amîm el-Bereketî, et-Ta‘rîfâtü’l-Fıkhiyye, DKİ, I/222.
[4] Ebû Dâvud, 3685.
[5] İbn Mâce, 3762.
[6] Nisâ, 29.
[7] İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr, Dâru’l-Fikr, VI/348.