Kaynaklarımızda Hz. Ali’nin (radıyallahu anh), Hz. Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve sellem) vefatından sonra biri kendi adına biri Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) adına iki kurban kestiğine dair rivayetler vardır.[1] Sıhhatlerine dair tartışmalar olan bu rivayetlerden dolayı “ölen bir kimse için kurban kesme” meselesi de tartışmalıdır. Ancak tartışmaların yoğun olarak yaşandığı konu, ölen kimse için kurban kesmenin caiz olup olmaması değil; kurban kesmenin mi yoksa bedelini fakire tasadduk etmenin mi daha faziletli olacağı ile ilgilidir.
Ölen kişi için kurban kesilmesi 3 şekilde olabilir. Bunları ayrı ayrı ele alacak olursak:
1- Kişinin nafile kurban kesip sevabını ölüye bağışlaması
Kişinin yapmış olduğu nafile ibadetin sevabını ölüye bağışlamasında herhangi bir mahzur yoktur. Okunulan Kur’an-ı Kerim’in; kılınan nafile namazın; verilen sadakanın; yaptırılan çeşmenin hayrını bir ölüye bağışlamakta bir beis olmadığı gibi kesilen kurbanın sevabını vefat etmiş kişilere bağışlamakta da bir beis yoktur.[2] Bu şekilde kurban kesip sevabını ölülere bağışlayacak kimselerin kurban bayramı günlerinin dışında kesmeleri daha uygundur. Zira kurban bayramında zaten et yiyecek olan fakirler bu vesileyle farklı zaman dilimlerinde de kurbandan istifade etmiş olurlar.
Bu şekilde kesilen kurbandan kurbanı kesenler de istifade edebilirler.
2- Kişinin ölmeden önce yaptığı vasiyet üzerine kurban kesmek
Bu çeşit kurbanın meşruiyetinde de herhangi bir mahzur bulunmamaktadır. Mesela kişi ölmeden önce varisine: “Şu parayı al, ben öldükten sonra her sene bana bir kurban kes” veya: “Malımdan her sene benim için bir kurban kes” şeklinde bir vasiyette bulunsa, varislerin miras olarak kalan paranın üçte birinden vefat eden kişinin vasiyetini yerine getirmeleri gerekir.
Bu şekilde vasiyet üzerine kesilen kurbanın etinden varislerin istifade etmemeleri, tamamını fakirlere tasadduk etmeleri gerekir.[3]
3- Ölen kişinin vasiyeti olmaksızın onun adına kurban kesmek
Bu şekilde kurban kesmeyi ulemadan bazısı uygun görmese de ekseri ulemâ caiz görmüştür. Kişinin bir büyükbaş kurbanı kendisi, çocuğu ve ölmüş yakını için kesmeni durumunda sevabının vefat eden kişiye ulaşacağı kitaplarda zikredilmiştir.[4] Ancak ölü için kesilen kurbanın veya ölünün hissedar olduğu kurbandan hissesine düşen kısmının tamamının fakirlere tasadduk edilmesi daha iyi görülmüştür.
Ölen kişi adına kurban kesmenin mi yoksa bedelini tasadduk etmenin mi daha faziletli olduğu tartışılmıştır. Bazı âlimler kurban kesmeyi daha faziletli görürken bazıları bedelini tasadduk etmeyi daha faziletli görmüşlerdir.[5] Abdullah ibn-i Mübarek’in (rahmetullahi aleyh): “Bana bedelini tasadduk etmek daha sevimli geliyor. Kurban kesilirse de etinin tamamını tasadduk etmek gerekir.” dediği rivayet edilmiştir.[6]
[1] Tirmizî, Edâhî, 3; Ebû Dâvud, Dahâyâ, 2
[2] İbn Nüceym, “el-Bahru’r-Râik”, 3/63, 8/379; Meydânî, “el-Lübâb”, 1/138. İbn Âbidîn, “er-Reddü’l-Muhtâr”, 1/844. Aynî, “el-Binâye”, 3/844-845; İbn-i Hümâm, “Fethu’l-Kadîr”, 6/132; İbn Teymiyye, “Mecmû‘ul Fetevâ”, 24/366-367
[3] Reddul Muhtâr, 9/459
[4] Ebû’t-Tayyîb el-Azîmâbâdî, “‘Avnü’l-M‘abûd Şerh-u Sünen-i Ebî Dâvud”, Şâmile: 7/344
[5] İbn Nüceym, a.g.e., Şâmile: 8/202
[6] el-Azîmâbâdî, a.y.