ZUHR-İ AHİR NAMAZI NEDİR, KILINMALI MIDIR?

Bildiğiniz üzere cuma namazının sıhhati için belli şartlar vardır. Bu şartları kısaca şöyle sıralayabiliriz:

  1. Cuma namazı ancak kalabalık şehirde veya şehrin namaz kılınan en büyük yerinde kılındığında sahih olur. [1]
  2. Cuma namazını sultan veya sultanın vekili veya da Müslümanların tayin ettiği biri kıldırmalıdır.
  3. Cuma namazının öğle vaktinde olması lazımdır. Öğle vaktinden önce veya sonra kılınması caiz değildir.
  4. Namazdan önce hutbe okunması lazımdır. Sadece Allah’ın zikri ile yetinse Ebu Hanife’ye göre caiz olur. İmameyn’e göre ise yapılan zikrin, hutbe denecek kadar uzun olması lazım.
  5. Cuma namazının şartlarından biri de cemaatle kılınmasıdır. İmam Ebu Hanife’ye ve İmamı Muhammed’e göre; cemaatin imam dışında en az üç kişi olması gerekir. İmamı Ebu Yusuf’a göre ise imam dışında en az iki kişi olması gerekir.

İşte bu şartların bulunmaması durumunda meydana gelen ihtilaftan dolayı Molla Ali Kari şöyle demektedir:

Bazı şartların bulunmamasından dolayı cumanın edasının sıhhati hususunda şüphe meydana gelse Cuma namazından sonra haremi şerifte olsa bile ihtiyat olarak dört rekât namaz kılmak gerekir. Niyeti o günün öğle namazına veya kendisine vacip olan son öğle namazına -ki güzel olan budur- şeklinde yapar. Çünkü eğer Cuma namazı caiz olmadı ise öğle namazını kılmış olur. Eğer Cuma namazı caiz olmuşsa Cuma namazı geçerli olur, kıldığı öğle namazı kazası varsa onun yerine geçer eğer kazası yoksa nafile olur. Niyeti “vaktine yetiştiğin ama henüz kılmadığım öğle namazı” şeklinde yapması ihtiyata daha uygun olandır. Çünkü öğle namazı ona vaktin sonunda vacip olacaktır. Dört rekâtın tamamında nafile olma ihtimalinden dolayı Fatiha ve süre okuması ihtiyata daha uygun olandır. Kaza namazlarında da aynı şekilde rekatların tamamında okumak ihtiyata uygun olandır. (Molla Ali Kari, Fethu Babi İnaye, c.1 s.404, Darul Erkam, 1997)


[1] Şehir: Hükümleri uygulayıp cezaları infaz edecek emîri, kadısı bulunan her yerdir. Bu görüş Ebu Yusuf’a göredir ve Hanefi mezhebinde meşhur görüş budur. Veya şehir, en büyük mescidi Cuma namazı ile mükellef cemaati almayacak kadar büyük olan yerdir.  (Meydani, El-Lübab, 123, DKİ, 2015, Lübnan) Osmanlılar zamanında Cuma kılınacak câmiler tespit edilip, burada Cuma kıldıracak hatiplere padişah tarafından berat verilirdi. Berat, resmî memuriyet için verilen padişah fermanıdır. Beratı bulunmayan kimse Cuma namazı kıldıramazdı. Beratlı hatibi bulunmayan câmide de Cuma namazı kılınmazdı. Cuma câmileri ancak kâdısı (hâkimi) bulunan şehirlerde olurdu. Köy ve sahralarda Cuma namazı kılınmazdı. Burada köylülerin Cuma namazına gitmeleri de gerekmezdi. Ancak bazı büyük köylerde Cuma kıldırmak üzere beratlı hatip tayin edildiği de olmuştur. Yukarıdaki şartlar gerçekleşmezse Cuma namazı farz olmaz. Cuma yerine yalnızca öğle namazı kılınır. Gayrimüslimlerin hâkim olduğu yerlerde Cuma namazı farz olmamakla beraber, burada yaşayan Müslümanların, dinî işlerini yürütmek üzere aralarından seçtikleri kimse, Cuma’yı da kıldırabilir. Nitekim Kırım, Bosna, Kıbrıs gibi kaybedilen beldelerdeki Müslümanlar Cuma namazı kılmaya devam etmiştir. (http://www.ekrembugraekinci.com/article/?ID=234)

Cuma namazının şehirde birden fazla yerde kılınması hususunda dört rivayet vardır:

  1. Ebu Hanife ve İmamı Muhammed’den rivayete göre ister iki yerde ister daha fazla yerde olsun caizdir. Çünkü caiz olmamasında bir zorluk vardır. Zorluk da def edilmiştir. Aynı bayram namazları gibi olmuştur. Serahsi’nin tercihi de budur.
  2. Yine Ebu Hanife’den bir rivayete göre Cuma namazı birden fazla yerde caiz değildir. Çünkü cuma dinin ilanıdır. Dolayısı ile cemaatin az olması caiz değildir. Mekanların çoğaltılmasında ise cemaati azaltmak vardır.
  3. Yine Ebu Hanife ve İmameyn’den bir rivayete göre iki yerde kılınması caizdir. Ama bu rivayetin diğer iki rivayetle alakası yoktur.
  4. Yine Ebu Yusuf’tan başka bir rivayete göre şehir büyük olduğu zaman veya da hutbe okunan iki yer arasında nehir olduğu zaman iki yerde caiz olur. (Molla Ali Kari, Fethu Babi İnaye, c.1 s.403, Darul Erkam, 1997)

Hakkında Mahmut Öztürk

Ayrıca Bakınız

İslam dininde ve önceki dinlerde namaz ibadeti. Detaylı ve özet haliyle İslam'da namaz, şartları, vakitleri, türleri vb. konular

Namaz | İslam’da ve Diğer Dinlerde Namaz İbadeti

Namaz kelimesinin Arapça karşılığı “salât” olup sözlük anlamı dua etmek demektir. Arap şairler “salât” kelimesini …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir