Nikah, erkek ve kadına dini ve dünyevi vazifeler yükleyen; cemiyetlerin çekirdeğini oluşturan aile mefhumunun kendisiyle tesis edildiği İslâmî bir müessesedir. Her şeyden evvel bu müessesenin, nefsin süfli arzuları için suistimal edilmesi uygun değildir.
Müslüman olup, gayrimeşru hayat yaşamanın eşiğinde olan insanlar, evlilik niyetleri olmaksızın, içerisinde bulundukları dini mahzurlardan kurtulmak adına nikaha başvurmaktadırlar. Bu uygulamanın usul olarak yanlışlığı zaten ortadadır. Bununla beraber şu hususlara da dikkat edilmelidir:
1- Hanefi mezhebinde günümüzde verilen fetvaya göre diğer mezheplerde ise kadim görüşlere göre bir kız, velisinin izni olmaksızın evlenemez.[1]
2- Müslümanların nikâhına, şahitliğe ehil olan iki erkek veya bir erkek ve iki kadının şahitlik etmesi vaciptir. Aksi takdirde nikâh geçerli olmayacaktır.
3- Herhangi bir vakte kadar geçerli olmak üzere kıyılan nikah batıldır, geçerli değildir.[2]
4- Bugüne kadar bu tür uygulamalar neticesinde tecrübe ettiğimiz tek hakikat, bu tür evlilikler yapan kızların mutlak mağduriyeti, kız tarafı ile erkek arasında yaşanan tatsız hadiselerdir.
Netice olarak diyebiliriz ki: Bir yuva kurma niyeti olmaksızın nefsi tatmin amacıyla kıyılan nikah, İslam’ın usul ve esaslarına uymadığı gibi doğurduğu kötü sonuçlar itibariyle de uygun değildir. Özellikle hanım kardeşlerimize tavsiyemiz, bu gibi uygulamalara asla tevessül etmemeleridir.
[1] Şirbînî, Muğni’l-Muhtâc, Dâru’l-Fikr, III, 147; Mâlik b. Enes, el-Müdevvenetü’l-Kübrâ, DKİ, II/109.
[2] Mevsılî, el-İhtiyâr li Ta‘lîli’l-Muhtâr, Mektebetü’l-Halebî, III/89.