İmam bu rekâtta sesli kıraatte bulunmadığı için sübhanekeyi okur ve imam selam verinceye kadar ona tabi olur. İmam selam verdikten sonra ayağa kalkar ve ilk iki rekâtı kaza etmeye başlar.

İmam sesli kıraatte bulunmadığı için önce sübhanekeyi okur ve imam selam verinceye kadar ona tabi olur. [1] Selamdan sonra kaçırdığı iki rekât için tekrar kıyama durup sübhaneke, euzü-besmele, Fatiha ve bir miktar daha Kuran okur. Rükû, secde yapıp oturmaksızın tekrar ayağa kalkar. Ayakta besmele, Fatiha ve zammı sure okuyup rükû …

İmama ilk rekattan sonra uyan kimse, kıldığı namaza göre şu şekillerde namazını tamamlar: Sabah veya Akşam Namazının İkinci Rekâtında İmama Uyan Kimse: Sabah ve akşam namazlarında, kıraat cehrî (sesli) yapıldığı için bu rekâtlarda imama uyan kimse tekbirden sonra sükût eder, hiçbir şey okumaz. Selam verinceye kadar imama uyar, imam selam …

Bu durumda ilk rekâtın rükûsundan sonra imam selam verinceye kadar ona uyan herkes mesbuk hükmündedir.

İmamlık yaparken abdesti bozulan kimsegeri çıkar ve yerine arkasında imamete uygun olan birisini geçirir. İmam namazı tamamlamaktan aciz kaldığı zaman yerine cemaatten başkasını geçirmesi caizdir.

İmama birinci rekâtın rükûundan sonra tabi olan kimseye fıkıh ıstılahında mesbuk denmektedir.

Kişinin bu sözü dini literatürde adak diye isimlendirilir. Adak terim olarak kişinin dinen mükellef olmadığı halde, farz veya vâcip türünden bir ibadeti yapacağına dair Allah’a söz vermesi” şeklinde tarif edilmiştir.

Her ibadetin yerine getirebilmesinin şartları vardır. Nasıl ki namaz kılmak için birtakım şartlara ihtiyaç varsa aynı şekilde şeriat, nezrin oluşabilmesi için birtakım şartlar koymuştur. Bu şartlar oluşursa kişi adağını adamış olacaktır. Fakat biri olmayacak olsa nezir gerçekleşmeyecektir. Adak meşru olmalı: Sözgelimi kadın “Hayız (âdet) günlerimde oruç tutmak bana vacip olsun.” …

Nezir kelimesi lügatte “adak, yemin” manasına gelmektedir. Şeri ıstılahta ise “Kişinin dinen mükellef olmadığı halde, farz veya vâcip türünden bir ibadeti yapacağına dair Allah’a söz vermesi” şeklinde tarif edilmiştir.

Nezrin geçerli olabilmesinin şartlarından biri de nezredilen şeyin maksut bir ibadet olmasıdır. Maksut ibadet; herhangi bir ibadetin şartı veya tamamlayıcısı olmayan bir ibadettir.